Sevgi her yerdedir diyoruz. Aslında bir çoğumuz bunu söylerken tam olarak bilincinde olmadan ancak yinede doğru olduğunu hissederek söyleriz. Kimimiz sevgi konusunda diğerlerinden daha iyidir ancak hepimiz aynı okulun öğrencileriyiz. Hepimizin amacı sevgide kazanabilmektir çünkü biliriz ki sevgide kazanan, hayatta kazanandır.
Hayatımızdaki her şey sevgiyle olan ilişkimizin bir yansımasıdır. Kim olduğumuz, başımızdan neler geçmiş olduğu ve bunların sonucunda nasıl biri olduğumuz hep sevgili olan ilişkimizi saklıdır. Peki nasıl oluyor da o sevgi unutuluyor? Aramızdaki bizi bağlayan sevgiye ne oluyorda gözlerimiz kör oluyor?
Şu hikaye size de tanıdık geliyor mu?
İki sevgili küçük bir sorun yüzünden kavga ederler. Kadın bulaşıkları yıkarken adamın yardım etmesini ister, adam çok yorgundur ve bulaşıkları ertesi gün yıkamakta diretir. Her ikisi de haklı olduklarını o kadar emindir ki, tartışma gittikçe şiddetlenir ve sonunda kontrolden çıkar. Biri saldırır diğeri kendini savunmaya geçer ancak her ikisi de birbirini dinlemez. Tartışma o kadar ateşli bir hal alır ki birbirlerine duydukları sevgiyi tartışmanın hararetinde unuturlar. Böylece tartışmaya ve birbirlerini incitmeye devam ederler çünkü gözleri haklı olduklarını göstermekten başka hiçbir şeyi görmemektedir. Karşı tarafı cezalandırma hırsı mantığın ve sevginin ötesinde geçer. Birbirlerine asla söylememeleri gereken şeyleri bir çırpıda söylerler.
Evet başta da söylediğim gibi belki de bu hikaye sizi çok tanıdık gelmiştir. Belki zaman zaman buradaki karakterlerden birisi siz olmuş ya da yakınınızın başına benzer bir durum gelmiş olabilir. Belki de tıpkı bu hikayedeki gibi; bu kadar basit bir şeyden bir ilişki, bir evlilik nasıl bitebilir diye inanamıyor olabilirsiniz. Saçma sapan bir tartışma büyümüş ve evliliği bitirecek seviyeye getirmiş olabilir.
Evliliği Asıl Bitiren Nedir?
Evliliği bitiren küçük tartışmaların altındaki büyük sebepler, birçoğumuz duymuş olduğu inanmakta güçlük çektiği eski bir hikayedir. Çok büyük bir ihtimalle ilişkinin bitmesi ile sonuçlanan kavga aslında bardağı taşıran son damladan başka bir şey değildir diye düşünenler genellikle haklı çıkar. Bu tip hikayelerin her zaman için bir arka planı vardır.
Her bireyin kendine has koşulları olmakla birlikte hepsinde ortak unsurlar bulunur. Mesela bir yetişkin gibi davranmayı engelleyen kibir, kontrolden çıkan egolar, bir türlü doymak bilmeyen haklı çıkma arzusuyla karşı tarafa cezalandırma isteği gibi…
Anlaşılma İhtiyacı ve Haklı Çıkma Çabası
Dünyanın neresinde olursak olalım, her yaştan pek çok çiftin umutsuzca haklı çıkmak için birbiriyle kıyasıya kavga ettiğini gözlemleyebiliriz. Öfkeden deliye döndükleri için gözleri hiçbir şey görmeyen, asla söylenmemesi gereken korkunç sözler sarf edip, birbirleri kıran ve inciten, yıllarca emek verdikleri ilişkilerini bir çırpıda yıkmaktan çekinmeyen maalesef birçok çift görmek mümkün.
Pek çoğumuz aç gözlü bir ihtiyaç içerisindeyiz. İlişkilerimizde hedeflediğimiz ideal sonuca ulaşamamanın sorumlusu, bizi birbirimizden uzaklaştıran, insan hayatındaki tüm sorunların olmasa da çok büyük bir kısmının kökenini oluşturan ve bir türlü doymak bilmeyen içimizdeki anlaşılma ihtiyacıdır. Yalnızlığımızın, birbirimizle gerçekten ve samimi ilişkiler kuramamamızın, kendimizi sürekli ayrı düşmüş hissetmemizin altında yatan sebep yine anlaşılma ihtiyacımızdır. Bakış açımızın doğruluğunu kanıtlamak ve diğerlerinin de bunu anlamasını istiyoruz.
Oysa bu dünyadaki varlık sebebimiz anlaşılmak değil anlamaktır. Size şaşırtıcı gelebilir fakat gerçek bundan ibarettir. Kimseden bize anlamasını beklemeye, talep etmeye, hele ki bunu onlara dayatmaya hiç mi hiç hakkımız yoktur. Hiçbirimizin böyle bir ayrıcalığı olamaz. Bizler sevmek için, sevmeyi öğrenmek sevgide ustalaşmak için varız. Bu hem kendimize karşı en büyük meydan okumamız hem de en büyük ödülümüzdür. Başkalarını sevebildiğimizde zaten anlaşılma ihtiyacımız ortadan kalkar.
Anlaşılmayı beklemek yerine birbirinizle konuşun, ne kadar sevdiğinizi, pişman olduğunuzu söyleyin ve özür dileyin. Kendinizi ve birbirinizi affedin.
Anlayış Beklemenin Yolu Anlamaktan Geçer
Gündelik ev işleri bir ilişkinin başının belası da olabilir can simidi de. Ev işleri yüzünden sürekli tartışan bir çift tanıyorum. Kadın şikayetlerini arttırdıkça adam da inadına daha da yardımcı olmuyordu. Aslına bakarsanız adam gitgide eve uğramaz olmuştu. Kadınsa bu durumu içerliyor ve memnun olmadığı hayatından adamı sorumlu tutuyordu.
Kadın bir akşam çok mutlu bir evlilik sürdüren eski bir arkadaşının eşi ile ilgili düşüncelerini tanık oldu. “Eşim mutfakta bana yardımcı olduğu için ona minnettarım”, “Çok çalışmasına rağmen yine de ev işlerinde bana yardımcı olacak zaman bulabiliyor.”
Tabii bizim öfkeli kadın öfkeyle çıkışıyor “Minnettar mısın? Ne diye minnettar olacakmışsın ki? Bu onun evi, onun mutfağı ve onun bulaşıkları değil mi? O kadarını da yapsın artık. Sen bütün gün evi çekip çevirmek için kendini parala, sonra da bu kadarcık yardım etti diye minnettar ol olacak şey değil doğrusu.”
Başka söze gerek var mı sizce? Kadınlardan birinin rica bile etmesine gerek kalmadan istediği yardımı görmesi diğerinin ise hiç yardım almamasında ya da bir çiftin mutlu diğer çiftin mutsuz oluşunda şaşılacak bir durum var mı?
Unutmayın bir şeyden kaçmaya çalışmak dosdoğru ona koşmaya benzer. Siz farkında olmadan şikayet ettiğiniz her şey hayatınıza yerleştiği gibi, takdir ve şükrettiğiniz her şeyde hayatınıza yerleşir. Neye koşarsanız o da size koşar, siz neyden kaçarsanız bilin ki o size daha çok yaklaşır.
Evliliklerde anlayış beklemenin ve görmenin yolu anlamaktan geçer. Siz anlamak için emek sarf ettikçe daha çok anlaşıldığınızı görecektiniz.
Yaşam ve İlişki Koçluğu Hizmetleri üzerine ayrıntılı bilgi almak için www.interaktifdanismanlik.com ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Yorumlar