Sizi bilmem ama benim için yılın en sevdiğim zamanı geldi… Herkes şehre dönmüş okulu olan okuluna çalışan işine dönmüş bir yandan yazın rehavetini üstünden atmaya çalışıyor bir yandan da yakında yerini yağmura soğuğa bırakacak olan bu son güneşli günleri tatilin ardından tekrar kavuştuğu arkadaşlarıyla değerlendirme çalışıyor. E madem yazın o dışarı çıkarken iki hatta üç beş kere düşündüren güneşi gideceği için bize biraz daha insaflı davranıyor bize de bunun hakkını vermek, onu güzel uğurlamak düşmez mi sevgili okur? Ben de bu yüzden sizler için daha çok yeni keşfettiğim bir mekandan bahsetmek istiyorum; Cafe Karabatak Karaköy.
Bir iki yıl öncesine kadar Karaköy benim pek sık uğradığım bir yer değildi ne zaman ki ‘madem denizi, vapuru bu kadar çok seviyorum neden taksime hep otobüsle gidiyorum’ diye kendime kızıp Karaköy vapurunu kullanmaya başladım o zaman yol boyunca her bir köşesinden ilham taşan dar sokaklarında yürüyüp yeni yerler keşfetmek en büyük zevkim oldu. Nitekim Karabatak, Mimar Sinan’ın yaptığı, Ayasofya’ya benzerliğiyle bilinen Kılıç Ali Paşa Camii’nin yakınlarında, baktığınızda içerden bu kadar güzel bir yerin çıkacağını asla tahmin edemeyeceğiniz bir sokakta kendini hem çok güzel saklıyor hem de kahve severleri bekliyor.
Dışarıya taşan masaları, her bir detayı özenle seçilmiş dekorasyonu, vintage havası, atmosferi verdiği huzur ile siz kahvenizi yudumlarken içerde tatlı tatlı çalan müziği ile kendinizi bir Avrupa şehrinde zannetmenize neden olabilir. Bir adımda ülke değiştirmenize, gündem değiştirmenize hatta havanızı değiştirmenize yardım edecek Karabatak’ta saatlerce vakit geçirebilir üstelik kimsenin iğneleyici bakışına da maruz kalmazsınız. (bkz. daha oturacak mısın diye gözünüzün içine bakan yerler) İsterseniz arkadaşlarınızla kalabalık bir şekilde gidip keyifle muhabbet eder isterseniz yalnız gidip kitabınızı okur kendinizi evinizdeymişçesine rahat hissedersiniz.
Şunu içmelisiniz yahut şu tatlıyı yemelisiniz diye tavsiye veremem fakat her ne isterseniz isteyin harika bir sunumla size geleceğinin garantisini verebilirim. Bu arada şayet siz de benim gibiyseniz diğer müşterilere giden kahve çeşitlerini gördükçe ‘ama o da çok güzel görünüyo acaba ondan mı içseydim’ diye iç geçirebilirsiniz.
Kısacası şehrin ve sakinlerinin kendini adeta ‘yeni sezona’ hazırladığı şu günlerde yeni bir mekan görmek klasik cafe dizaynı dışında kalan alternatif bir mekanda vakit geçirmek hatta benim gibi kendinizi birkaç saatliğine ‘parizyen’ hissetmek istiyorsanız mutlaka Karabatak’a uğramalısınız.
Yorumlar