Kıyafet dendiğinde aklımıza sadece üzerimizde taşıdığımız elbiseden ibaret olduğunu zannederiz. Oysa kıyafet bir bütündür. Üzerimize giydiğimiz sadece ceket, etek, pardesü, gömlek, kazak, hırka ve kap değil, aynı zamanda bunlarla birlikte kullandığımız ve üzerimizde görsel olarak taşıdığımız, çanta, ayakkabı, eşarp, saat, gözlük, bilezik gibi her türlü aksesuar da bizim kıyafetimizi yansıtır. Kıyafet taşıdığımız bütün değerlerdir. Kıyafet bizim, kendimizin bir ifadesidir. İnancımızın, ahlak ve karakterimizin, duygu, düşünce ve davranışlarımızın bir bütünüdür.
Osmanlıda, yani kendi kültürümüzde, resim sanatının kullanılmadığı dönemlerde, “İlm-i Kıyafe” isimli ayrıca bir bilim dalı olduğunu öğreniyoruz. Bir kişinin kimlik ve kişiliğini analiz etmek için öncelikli olarak ilm-i kıyafeden yararlanıldığını biliyoruz. Resmi evraklarda bir kişi hakkında “ince dalan, göz seyirmesi olan, hafif meşreb, sürekli sivri burun, yumurta topuk ayakkabı giyen ve ayakkabısının arka kısmına basan, yürürken omuz atan” gibi tasvirlerde bulunulurdu. Fotoğraftan daha da ayrıntılı, bir şekilde kişi hakkında ayrıca ruhi portresini çizercesine bilgi verilirdi. Velhasıl kişinin kimlik ve kişiliğiyle oluşturduğu kıyafet aynı zamanda bir mesajı da taşırdı. Bu açıdan kıyafeti sadece elbiseye endekslemek yanlıştır.
Bu açıdan da tesettür sadece elbiseyle bedenimizi örtme değil, tesettür aynı zamanda ruh ve bedenimizi oluşturan vücudumuzu hem beden, hem de ruh olarak, tahrik unsuru her türlü kirliliğe karşı çıkmaktır. Tesettür kadın olsun erkek olsun, gayri meşru duygu, düşünce ve davranışlarımızı ket vurmak, cinsi bir objeye dönüşmemek, aynı zamanda da fitneye sebebiyet vermemek için insani değerlerimizi ve kazanımlarımızı daha da yüceltmek anlamına gelmelidir.
Her yerde aynı elbiseyi giyemeyiz… Her yerde aynı kokuyu kullanamayız… Her yerde kıkırdayarak gülemeyiz.. Her yerde dikkat çekecek şekilde rahat davranamayız… Özellikle takvayı kendileri için bir ziynet olarak düşünen müslüman kadınlarımız tesettürü sadece örtü olarak kullandıkları bir kumaştan ibaret görmezler. Tesettürü duygularıyla, düşünceleriyle ve davranışlarıyla bir bütün olarak algılayarak, hayatlarını Allah yolunda bir mefkureye adayarak şuur içinde yaşamayı, kendileri için bir varlık sebebi olarak görürler.
Yorumlar