Türkiye’deki muhafazakâr giyimin son yıllarda geçirdiği değişim yabancıların da dikkatini çekiyor. Romanyalı antropolog Elena Magdalena Craciun, bu sektörü araştırmak için bir süredir Türkiye’de. İki ayda birçok kişiyle görüşen Craciun’un tespitleri oldukça şaşırtıcı.
Aslen Romanyalı. İngiltere’de University College London’da ‘taklit markalar’ üzerine doktora yapmış. İlk o zaman düşmüş yolu İstanbul’a. Epey incelemiş Türk tekstil sektörünü ve sektördeki taklit ürün yapan markaları…
Antropolog Elena Magdalena Craciun, uzun bir aradan sonra yeniden Türkiye’de. Bu defa farklı bir araştırmanın peşinde. Muhafazakâr giyimin son yıllarda geçirdiği değişimi irdeliyor. Yaklaşık iki ay önce e-mail almıştım kendisinden. Araştırması için görüşmek istiyordu. Bir Romen vatandaşın Türkiye’deki muhafazakâr giyime olan ilgisi enterasan gelmişti bana. Heyecanla gazeteye davet ettim onu. Maksadım röportaj yapmaktı ama araştırmasına yeni başladığı için kabul etmedi teklifimi. Geçtiğimiz günlerde yeniden bir araya geldik ve sektöre dair düşüncelerini konuştuk.
Aradan geçen zaman Craciun’un kafasını epey karıştırmış. Sektörü tanımlarken bile hangi kelimeyi seçeceğini bilemiyordu. Muhafazakâr mı, tesettür mü, İslami giyim miydi araştırdığı? Öyle ya bu sektörde yer alan tasarımcılar, dergi çalışanları ya da herhangi bir tesettürlü kadınla yaptığı röportajlarda bile hep farklı tanımlarla karşılaşmıştı.
“Hangisi doğru bilemiyorum. Çok karmaşık. Taklit markaları araştırırken de zorlanmıştım ama bu alan çok daha zor. Tesettürün modası mı, modanın tesettürü mü hâlâ anlayamadım. Çok ince ve hassas bir çizgi. Hatta bir gün, bu konu hakkında kitap yazarsam başlığı ‘İnce bir çizgi’ olabilir.” diyor. Hangi tanımı kullanacağına henüz karar veremese de aralarındaki farkın bir kısmını anlamış: “Tesettür giyim tanımı Türkiye’de en yaygın kullanılan kavram. Ancak bu alanda üretici firmaların bazıları tesettür kavramını ticarî bir işe karıştırmamak adına, bazıları da yalnızca tesettürlü kadınlara hitap etmek istemediği için kullanmıyor. Üretici firmalara, ‘tesettür giyim hakkında araştırma yapıyorum ve sizinle görüşmek istiyorum’ dediğimde, sektörün en büyükleri arasında olmalarına rağmen ‘biz tesettür giyim yapmıyoruz’ diyenler oldu. İslamî giyim tanımı, Türkiye dışında yaygın kullanılan bir kavram olduğu için daha çok yabancı Müslümanlara ürün satanlar arasında kullanılıyor. Genç tasarımcılar ise yaptıkları tasarımlar arasında tesettüre uymayanlar da olduğu için ‘muhafazakâr giyim’ tanımını tercih ediyorlar ama kol ve etek boyu uzun olan, bol kesimli tasarımlara da tesettür giyim diyebiliyorlar.”
Modern tesettürlü kadın kim?
Craciun’un araştırmasındaki en önemli kavram, ‘modern tesettürlü kadın’. Çünkü ona göre Türkiye’de Cumhuriyet ile birlikte ‘modern açık kadın’ gündeme geldi ve o dönem başı açık olmak modernlikle eşdeğer tutuldu. Craciun şimdiki durumu ise şöyle özetliyor. “Muhafazakâr yaşam dergilerinden biriyle görüştüğümde, ‘sokak çekimi’ bölümünde hangi fotoğrafları yayımlayacaklarına nasıl karar verdiklerini sormuştum. Yalnızca modern tesettürlü kadınlara yer verdiklerini söylediler. Ardından ‘Modern tesettürlü kadın kimdir?’ diye sordum, cevaplamadılar. Ama sokak çekimlerinde bir tane bile pardösülü kadın yoktu. Hâlâ yok. Onlara göre pardösülü olan modern değil herhalde! Yani şu anda da tıpkı Cumhuriyet dönemindeki gibi dar pencereden bakan bir kitle var ve tesettürlü kadınların modernliğini kıyafetleriyle ölçüyorlar. Ama bence başörtülü kadınların üniversitelere girmesi, iş hayatına ve sosyal hayata dâhil olmalarıyla modern tesettürlü kadından bahsedebiliyoruz.”
Onun iyi bir gelişme olup olmadığına karar veremediği bir diğer konu da Türkiye’deki muhafazakâr giyimin diğer Müslüman ülkelerden çok farklı oluşu. Craciun, Türkiye’nin muhafazakâr giyimde dünyada trendsetter (modayı belirleyen) konumunda olduğunu söylüyor ama “Tasarımların Batılı tarzlara çok yakın olması kültür ve geleneklerin korunamadığını gösteriyor.” diyor.
Craciun’un 2 ayda epey mesafe kat ettiği çok açık. Sektördeki birçok insanın farkında olmadığı bu tespitleri yapabilmesi de oldukça şaşırtıcı. Ama araştırması için daha uzun bir yolu var.
Yazı: Esra Keskin Demir
Kaynak : Zaman
Yorumlar