“Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip suyundan içer. Kuyudan çıkınca susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaşır. Adam kendi kendine: “bu hayvan da benim gibi susamış” deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği sular. İşte Allah bu kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır”. Bunun üzerine sahabîler: “Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?” diye sorarlar. Resulullah (sav): “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır” buyurur.
Küçükken pek çok çoğumuz bu hadisi belki hadis olarak belki de ibret alınması gereken bir hadise olarak annelerimizden yahut diğer büyüklerimizden duymuşuzdur. Bir de şunlara bakalım:
- Âlemlere rahmet Hz. Muhammed (sav) giysisinin eteğinde oturan kedisi Müezza’yı rahatsız etmemek için kıyafetini kesip yerinden öyle kalkmıştır.
- Asıl ismi Abdullah b. Sahr olan Ebu Hüreyre en çok hadis rivayet eden sahabelerdendir. Kedileri çok sevmesinden dolayı bir gün Hz. Peygamber tarafından Ebu Hüreyre (kedilerin babası) lakabıyla çağrılmış ve bundan sonra bu isimle anılmıştır.
- Ömer b. Abdülaziz hilafeti döneminde valilerine gönderdiği mektupta ‘atların boş yere koşturulup eziyet edilmemesini, bu şekildeki tatbikata kesinlikle mani olunmasını, atlara ağır gemlerin takılmamasını ve altında demir bulunan yularla eziyet verilmemesini’istemiştir.
- Osmanlı’nın örfi hukukunda da hayvan haklarının korunduğu ve ihlal edenlere cezalar verildiğine dair bilgilere sahibiz.
Şimdi bunlarla beraber mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerîm’in bazı âyetlerine bakarsak: En’am Sûresinin 38. âyeti; “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi ümmettir…’’Cum’a sûresinin birinci âyeti; ‘Yedi gök, yer ve bunlarda bulunanlar(ın hepsi) mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibi Allah’ı tesbih eder.’ konuyu daha iyi kavrarız.
Tamam âyetler, hadisler güzel ama bunları neden sıraladın şimdi diye soranlarınız olabilir hemen açıklayayım. Malumunuz bu günlerde hayvanlarla alakalı olarak tartışılan bir yasa var şükür ki tekrar gözden geçirme kararı alındı, umulur ki yasa çıkmadan iptal edilir. Siyaset konuşmak niyetinde değilim lakin gündemde böyle bir konu varken müslüman olarak bizler hayvanlar hakkında nasıl düşünmeliyiz, hayvanların hakları karşısında tavrımız ne olmalı anlatmak istedim. Kimse evinde hayvan beslemek, vejeteryan olmak zorunda değil fakat isteğini dile getirmekten aciz bu canlılara bir sünnet olarak sevgi ve merhamet gösterebiliriz.
Diyanet işleri başkanlığı geçen yıllarda kutlu doğum haftası vesilesiyle efendimiz Hz. Muhammed’in merhametini vurgulayan programlar düzenlemişti. Bu fikri çok beğenmiştim, evet peygamberimiz sevgi ve merhamet peygamberiydi. Fakat kendimize dönüp baktığımızda evet ben merhametliyim diyebiliyor muyuz?
Unutmayalım ki Resulullah (sav) tüm canlılara karşı merhametli olmamızı emretmiştir : “Merhametli olanlara Rahman olan Allah merhamet eder. Yerde olanlara da merhametli olun ki, gökte olanlar (melekler) de size rahmet merhamet etsin” (Tirmizî, birr, s. 16)
Yorumlar