Osmanlı’da kadın sultanların hayırseverliği yaptıkları eserlerle günümüze kadar gelmiş. Günümüzde de bir grup kadının çabası sultanların faaliyetlerini aratmayacak türden. İstanbul’un çeşitli semtlerinde hayır işleri için bir araya gelen çeşitli mesleklerden kadınlar, dernek faaliyetleriyle adeta birbirleriyle yarışıyor.
Osmanlı’da, kadın sultanların yaptırdığı, günümüze kadar gelen pek çok yapı var. Camiler, medreseler, mektepler, çeşmeler… Bu yerler hâlâ hizmet verilen mekânlar olmasının yanı sıra Osmanlı’da padişah eşleri ve kızlarının hayırda neredeyse yarıştıklarının da göstergesi. Hürrem Sultan’ın yaptırdığı Haseki Külliyesi mesela. Cami, medrese, mektep, imaret ve hastaneden oluşan külliye için Hürrem Sultan’ın yüksek gelirli vakıflar bıraktığı biliniyor. Yaptırdığı diğer bütün eserler için de. Sultan Birinci Ahmed’in eşi Mahpeyker (Kösem) Sultan da hayır ve hasenata verdiği ehemmiyetle adından söz ettirmiş. Yaptırdığı hayır eserlerinin başında Üsküdar’daki Çinili Cami ve yanındaki mektep; çeşme, dârülhadîs, çifte hamam ve sebil inşâsı geliyor. Bu kadar değil tabii. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, hatta dünyada Mihrimah, Adile, İsmihan, Nurbanu, Safiye, Şahika, Bezmiâlem Valide, Esma sultanların bıraktığı eserlere rastlıyoruz.
Şimdi bir de objektifi günümüze çevirelim. Sanmayın ki böyle kadınlar kalmadı. İstanbul’un çeşitli semtlerinde Osmanlı’dan kalma hayır yarışını manevi bir miras gibi günümüze taşıyan kadınlar var. Hem de ne saraylarda köşklerde yaşıyorlar ne de onlar kadar varlıklılar. Amaçları yoğun çalışma temposu içinde toplum için de bir şeyler yapmak. Daha da önemlisi Allah rızasını kazanmak. Bunun için öncelikli hedefleri kendilerini geliştirmek…
Ortak noktaları faaliyetlerini daha derli toplu hale getirmek için dernek kurmaları. Derneklerin kuruluş amaçları ortak olsa da yapıları birbirinden farklı. Genellikle her meslek grubu farklı bir çatı altında bir araya geliyor. Tüm meslek gruplarına açık olanları da var. Kısacası yaptıkları iş gönüllülük esasına dayalı, karşılığı yalnızca manevi. Öğrencilere, öğretmenlere, ev hanımlarına, yani toplumun her kesimine değiyor elleri…
Mesleğimizin Zekâtını Veriyoruz
Sağlık çalışanlarının faaliyetlerde bulunduğu Şifa-Der‘de nefis yemek kokuları karşılıyor bizi. Görüşeceğimiz yöneticilerin toplantıda olmasını fırsat bilerek mutfağa doğru yol alıyoruz. Yemekler 41 yaşındaki Fahriye Silvan’ın mahareti. Dernekte herkes gibi o da gönüllü sayılır. Günde sekiz saat çalışıyor, koca tencerelerde yemekler pişiriyor. Mesai saati içerisinde hiç oturmadığı oluyor ama halinden memnun. “Buradaki yorgunluk fiziksel, kesinlikle ruhsal yorgunluk değil. Boş bir tabak geldiğinde ‘Allah razı olsun abla.’ demeleri yetiyor.” diyor. Aslında daha önce maddi getirisi daha fazla olan işlerde çalışmış. Namaz kılamadığından bırakmış ve bir akrabasının tavsiyesiyle dernekte işe başlamış. Fahriye Hanım’ın nefis çayını yudumlarken derneğin kurucusu Dr. Yıldız Tanrıseven giriyor içeriye. Kendisi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı. Arkadaşlarıyla birlikte derneği kuralı dört ay olmuş. Şifa-Der‘den önce erkek doktorlarla Ümit Hekimler Derneği‘nin Afganistan’a yaptığı sağlık taramalarına katılmışlar.
“Kendi muayenehanemizin dışında ulaşamadığımız, bilmediğimiz insanlara gidip, onlara yardım etmek çok farklı bir duygu.” diyor.
Etiyopya’daki ikinci sağlık taramasından sonra bağımsız bir dernek kurmaya karar verirler ve Şifa-Der kurulur. Birçok sağlık çalışanıyla bir araya gelirler. Eczacılar, hemşireler, diş hekimleri, röntgen teknisyenleri… Doktorların en son faaliyeti iki jinekolog ve iki ürologla gerçekleştirilen Kenya programı olmuş. Burada ameliyatlar yapmışlar. Önümüzdeki sezon Afrika’da bir ülkeyi kardeş ülke yapıp, çeşitli faaliyetler düzenleyecekler. Hekim olarak bu tür yardımları mesleğinin zekâtını vermek gibi görüyor Tanrıseven ve şöyle diyor:
“Dernek adı altında birçok insana daha planlı, programlı hizmet verme imkânımız oluyor. Benim en büyük emelim mobil bir araçla, Türkiye’nin ulaşılamayan noktalarına gidip bize ulaşamayanlara hizmet vermek. Konu yardım olunca hastalar bile daha anlayışlı oluyor. Normalde bir yere gideceğimizde hamile hastalarım ‘Ya ben ne olacağım?’ der. Söz konusu yardım olunca onlar da duygudaşlık kuruyor.”
Tramvaya ilk kez bindiler
Şirinevler’deki Çabader (Çalışan Bayanlar Derneği) 2005’te kurulur. Uzunca bir süre isim tartışılır. Tüm meslek gruplarından kadınları kapsadığı için Çabader’de karar kılınır. Dokuz kişiyle kurulan derneğin şimdi üç bin üyesi var. Amaç, çalışma hayatında sadece para kazanmak için var olan kadınlardan ziyade, kazandığıyla insanlık için de bir şeyler yapan kadınların olmasına vesile olmak. Birinci esas kendi üyelerini bulundukları yerde şuurlu, farkındalık oluşturarak yürüyebilen fertler haline getirmek. Bu sebeple öncelikle kendileri için neler yapabileceklerini konuşuyor, sonra toplumda farkındalık oluşturmaya çalışıyorlar. Tekstilde çalışanlar, memurlar, bankacılar hepsi kendi içinde ayrılıyor, kulüp çalışmaları düzenliyor.
Sosyal hayata bakan noktada da gaye “İmkânları olan kadınlar toplum için ne yapabilir?” Ağaç dikme faaliyetinden yaşlıları ziyarete kadar pek çok etkinlik düzenleniyor. Dernekte en disiplinli ilerleyen mevzuu ise öğrencilere yardım. Ailesinden ayrı okuyan öğrencilere maddi-manevi destek oluyorlar. Bazen cebine harçlığı konuyor, bazen de kendilerine her durumda sahip çıkacak, ablaları, anneleri olacak çalışan bayanlarla tanıştırılıyor kız öğrenciler. Derneğin Genel Koordinatörü Gülsema Özen aile içi ilişkilere dair seminerler sonrası ilginç olaylar yaşadıklarını anlatıyor. Özellikle çalışma hayatında yaşanan deformasyonları aile içerisine taşımamaya yönelik programlardan sonra eşlerden arayıp “Eşim hep sizinle görüşsün.” diyenler oluyormuş. Kendilerini şaşırtan bir başka hadise de tekstil işçilerine yönelik bir gezide yaşanmış. Sultanahmet’e düzenledikleri gezide yıllardır İstanbul’da yaşamasına rağmen hayatlarında ilk defa tramvayı gören genç kızların şaşkınlıklarıyla karşılaşmışlar.
Her konuda destekçiyiz
Evrensel Gelişim Derneği 2006’da kurulmuş. Başkan Elif Ateş, derneğin kadınlar açısından mühendislik alanında ilk olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Yapılan çalışmalar daha çok mesleki gelişim üzerine. Bunun yanında kültür sanat kulübü vs. etkinlikler de var.” Üç genel hedefleri var: Mesleki, sosyal ve kişisel gelişim. Üniversite mezunu çalışan bayanlara yönelik olduğu gibi yeni mezun olmuş ya da olacaklar için ilgili kariyer planlama işleri de yapılıyor.
Bilinçli öğretmenler yetişsin
Nesrin Taşkesenlioğlu’nun kurucusu ve başkanı olduğu Zirve Eğitimciler Derneği 2010’da kurulmuş. Farklı sivil toplum kuruluşlarında, eğitim için kafa yoran kadınların bir araya gelmesiyle oluşmuş. Hedef kitleleri öğretmenler. Onlar iyi bir neslin yetişmesinin öğretmene bağlı olduğunun bilincinde. Hareketin en önemli amacı da değerlerine bağlı bireyler yetiştirmek. Bir öğretmen olarak tek isteğinin bu olduğunu söylüyor Taşkesenlioğlu. Tek başına bir şey yapamayacağına karar verdiği anda arkadaşlarıyla kafa kafaya verdiklerini, görüşmelerinin dernekle karşılık bulduğunu anlatıyor ve “Biz eğitimciler olarak bir araya gelirsek, yeni nesil için bir nebze çözüm üretirsek ve bu fikri bir-iki okulda devreye koyabilirsek ne mutlu.” diyor. Yeri geliyor öğretmenlere yönelik yurtdışı gezileri bile düzenliyorlar. Farklı branşlara yönelik kulüp toplantılarıyla daha fazla insana ulaştıklarını ifade ediyor.
Kaynak: Zaman
Yorumlar