Mesnevi’den Ders Almak İçin Bursa’dan İstanbul’a Geliyorlar!
Mehmet Fatih Çıtlak, Mevlana yılı ilan edilen 2007 yılından bu yana Pendik Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde Mesnevi okumaları yapıyor.
Etkinliğe katılım sadece İstanbul’dan değil. Kocaeli, Yalova, Bursa gibi civar illerden de gelenler var. Çıtlak, ilgiyi İstanbul üslubuna bağlıyor.
Mesnevi okumalarınız ne kadar süredir devam ediyor?
Pendik’te dördüncü senemizi doldurduk. 4000 beyiti geçtik. Cumhuriyet tarihinde belediyenin organize ettiği daimi ders ve konuşma olarak bu kadar uzun süren tek program. Bunun sebebi halkın katılımı. Mehmet Akif Kültür Merkezi’nde ayda iki kere olarak başladı. Üç dört ay sonra haftada bire döndü. Oraya sığmadık ve son olarak da 500 kişilik kapasitesi olan Yunus Emre Kültür Merkezi’ne geldik. Burada Mesnevi sohbeti olarak devam ediyoruz. Hiç ara vermiyoruz, Ramazan’da, yaz, kış hep devam ettik.
Bu kadar katılım olmasını neye bağlıyorsunuz?
Mesnevi’yi İstanbul usulü şerh denilen bir üslupta anlatıyoruz. Eskiden İstanbul’un bazı tekkelerinde yapılan Mesnevi şerhlerini uygulamaya çalışıyoruz. Bu üslup çok rağbet görüyor.
Bu üslubun özelliği nedir?
Mesnevi, hayatta tatbik edilmesi gereken hakikatleri anlatır. Günümüzde Mesnevi’yi sadece kelebekten, kuştan ve tilkiden bahseden bir kitap gibi göstermek gibi bir adet başlamış. Hâlbuki Hz. Mevlana her zaman, döneminin siyasi ve toplumsal hadiselerine birebir etkin vaziyette müdahil olmuştur. Yani Hz. Mevlana zannedildiği gibi kendi başına aşk ile dönüp ağlayan bir insan değildi. Cemiyetin her noktasına nüfuz etmişti. İstanbul da medeniyet merkezi olduğu için İstanbul usulü Mesnevi şerhi denildiğinde o temsil ettiği medeniyeti, o ilmi çerçeveyi ve toplumsal işleyişi zikrederek Mesnevi’yi şerh etme ve anlatma usulü anlaşılırdı.
Mesnevi kutsallaştırırken aslında ondan da çok uzak kalınmadı mı?
Her Mesnevi şerhi şu sözlerle başlar, “Sakın ben o Allah’a yakın olmuş kullar gibi olamam deme, kerimlerle iş yapmak çok kolaydır” Mesnevi’nin yaşanılabilir olduğunu her Mesnevi şerhine başlanırken söylenen bu söz anlatmamışsa daha nasıl anlatılabilsin? Ayrıca hayatın birebir gerçekleriyle örtüşmeyen bugünün insanına gerek mümin olsun, gerek inançsız olsun onu içine almayan bir Mesnevi bir şey ifade etmez.
Peki Mesnevi’nin manasını koruyabilen kişiler var mıydı?
Cumhuriyet devrinde mesnevi şerhleriyle aramızdaki kopukluğu önleyen ve Mesnevi’nin yanlış anlaşılmasına en önemli seti çeken kişi Tahir-ül Mevlevi Hazretleri’dir. Bu kişi sadece Mesnevi hususunda değil İslam’da İbadet Tarihi isimli eseriyle ve başka verdiği eserlerle dinin doğru anlaşılması için bulunduğu dönemi aydınlatan münevver olarak karşımızdadır. Günümüzdeki Mesnevi şerhleri eskiyle de buluşuyorsa, eskiden yazılmış bazı şerhler günümüzde artık tez konusu olabiliyorsa bunun en büyük mimarı odur.
Mevlana dünyada geniş kitleler tarafından tanınıyor. Bu algının ne kadarı gerçek ne kadarı suni?
Bunun için önce perspektifimizi değiştirmemiz lazım. Burada şuurlu olduğunu iddia eden herhangi bir Müslümana bakalım. Hz. Mevlana hakkında gazetelerden okuduğundan öte bilgisi var mı, yok mu. Biraz konuşsanız sapır sapır dökülür. Birçok insanın Mesnevi okuduğunu zannetmiyorum. Bu bilgisizlikle bizim Müslüman olmayanlara kızmamız çok saçma olur. Ben okullara konuşmalara gidiyorum. “Şemsi Tebrizi ve Mevlana’nın arasında ne vardı?” diye soruyorlar. Bunu böyle idrak edebilecek, aşkı şehvet zanneden insanlar var. Siz bunları düşünürseniz o zaman Mevlana’yı peygamber yapan da çıkar. Bunlar cehaletten başka bir şey değildir.
Günümüzün âlimlerine çok iş düşüyor o zaman…
Evet. Düşünsenize, bu millete Kuran’ı ve hadisi sevdirmeyi ikinci plana atanlar var. “Dinin aslını yaşmak istiyoruz” deyip de İmamı Azam’ı bile mahalle imamı seviyesine indirgeyenler var. Aslında kapitalist ve materyalist sisteme daha rahat adapte olmak için tatbik edilen, eskilerin tüm birikimlerini ekarte edip, yeni bir Müslüman tipiyle düzenin insanı oluşturan bir tip yapmaya çalışan peygamberini idrak edemeyen insanın Hz. Mevlana’yı anlaması beklenemez. Böylece doğru anlatması da beklenemez.
Peki bütün bunlara rağmen Hz. Mevlana gücünden bir şey kaybetti mi?
Hayır. Ben 1535 kişinin Müslüman olduğunu gördüm ve defterime not ettim. Bu gazete kupürlerinden keserek edindiğim bir bilgi değil. Birebir oturup Müslüman olduğunu gördüm. Bunların 600’den fazlası Mevlana’yı duyarak Müslüman olan insanlardı. Bunların içerisinde hacca birlikte gittiklerim bile var. Mevlana’yı rüyasında görüp gelen var. Nükleer fizikçi, atom profesörü, doktor, üniversitede rektör… Katolik bir insan gelip “Ben hayatımın sırrını burada buldum” diyor
Çözümü?
Çözümü belli. Türkiye’de Mevlana kürsünüz yok ama Londra’da var, Amerika’da 10 tane. Hz. Mevlana’nın kürsüsünü kurmadığın bir yerde Hz. Mevlana’yı yanlış anlaşılıyor deme hakkın yoktur.
ALEVİLER HOSTESLER AVUKATLAR VAR
Sizin Mesnevi’yle uğraşma nedeniniz nedir?
Ben 15, 16 yaşıma kadar kendimi bir numaralı mücahit herkesi de kâfir görüyordum. Ailemi dahi mümin olarak görmüyordum. Bir gün henüz imanın hakikati ve tadına varamadığımı fark ettim. Bu toslamayla beraber hikâye kitabı gibi okuduğum Mesnevi’yi şerh eden zatlarla tanıştım. Kendimle alakalı meseleleri çözdüm ve yanlışlıkların nereden kaynaklandığını çok net gördüm. Önce Mesnevi’yi anlamak üzerine yoğunlaştım. Hiç anlatmak derdinde değildim. Sema eğitimini, Mevlevilik ve diğer tarikatlarla alakalı araştırmalarımı o yaşlarda derinleştirdim. Ve ona olan hayranlığım her geçen gün arttı. İnsanlara bir şey anlatırken de Mesnevi’yi tercih ettim.
Türkiye’deki dergâhları nasıl buluyorsunuz?
Ben birçok yerde dergâhlara girdim çıktım. Asıl olana itibar etmek lazım. Aslı bulmak isteyen için her şey aşikârdır. Benim dönemimde aslı bulmak zor değildi ama insanlar gitmiyorlardı. Mesela, Gönenli Mehmet Efendi Süleymaniye Camii’nde Cumartesi günleri vaaz veriyordu. 10 kişi bile olmuyordu. Fakat vefat ettiğinde trafik tıkandı tabutu omuzlar üzerinde Edirnekapı’ya kadar gitti. Ama hazret göçmüştü. Hayattayken kimse müracaat etmiyor.
Derslere kimler geliyor. Tepkiler nasıl?
Şu andaki gençlik bizim neslimizden çok daha akıllı. Bir tek hataları var, bilmek ile yaşamayı aynı zannediyorlar. Tecrübenin ille de olması gereken bir şey olması gerektiğini bilmiyorlar. Bu noktada ön yargıları var. Buradaki cemaat profilinde ise Aleviler var, kendi eğitimini bile sadece İslam’ı yaşamak için kapatmış olanlar var. Mezhepleri inkâr edenlerden belli tarikatlara mensup olanlara kadar birçok insan geliyor. Hostes, hekim, avukat, hukukçu ve ilkokul mezunu da var. Çocuklar da yaşlı amcalar da geliyor. Buradaki zemin tam bir Türkiye zemini şuanda…
Avrupa Yakası’nda da yapmayı düşünüyor musunuz?
Pendik Belediyesi’nin bu noktada duyarlı olduğu aşikâr… Bunu yaptığı kültür faaliyetleriyle ortaya koydu. Sümbül Efendi’de hafta bir defa bu ders yapılacak. Fakat buradaki ciddiyet yok. Fatih’te nikâh salonunda yapıyoruz ama saatleri düzenli değil. Kültür A.Ş’den henüz sonuç alamadım. Burada 30 kişiyle başladık şimdi 450 kişi olduk. Yalova, Tuzla, Hadımköy, Kadıköy’den gelen var. Talep edilirse üç beş kişi bile olsa gider konuşurum.
Kaynak: Yeni Şafak
Yorumlar