Ahlak kelimesi daha ağızdan çıktığı anda karşı tarafın yüzüne bir sıkılmışlık ifadesi yayılır, en kaba karşılık olarak büyüklerin “gözlerini devirmek” olarak tabir ettiği tutum sergilenir.
Bunu belki her zaman zararlı olan şeylerin daha eğlenceli, sağlıksız olanların daha lezzetli olmasıyla birlikte değerlendirebiliriz. Buradan hareketle şekilde iyi olan, ahlaka uygun kabul edilen şeylerin bir miktar sıkıcı bulunduğunu söyleyebiliriz. Bir tarafta milkshake var o renkli, tatlı, havalı sunumuyla diğer yanda brokoli var… Haşlanmış, tatsız, eğlenceye davet eder gibi bir hali de yok üstelik. Fakat bir bardak çilekli milkshake 509.1 kalori, bir porsiyon brokoli ise 35 kalori! Bir tarafta canın ne istiyorsa yapmak, ağzına ne geldiyse düşünmeden söylemek, yerine ve zamanına göre davranmayı, konuşmayı bir tarafa bırakıp belirleyici tek kriterin paşa gönül olması var; diğer yanda diğergamlık, söyleyeceğinin yahut yapacağının etkilerini düşünmek, toplum içinde olduğunun bilincinde olmak var yani kendini kısıtlamak var.
Tam bu noktada ahlaktan bahseden insan bütün kısıtlamaların, eğlenceden yoksunluğun, sıkıcılığın bedenleşmiş haline dönüşüyor karşı tarafın gözünde. O kadar yüksek sesle konuşulmaz, o laf söylenmez, bu şekilde oturmamalısın, birisi seninle konuşurken dinlemelisin başka şeyle ilgilenmek doğru değil, biraz daha güleryüzlü olabilirsin vs. Bunlardan birini söylediğimiz anda karşımızdaki kaç yaşında olursa olsun biz, yaşlı, sıkıcı, kasıntı, samimiyetsiz etiketleriyle raflanıp kenara ayrılıyoruz. Haliyle toplumsal, dini değerleri barındıran ahlaktan bahsetmek istemez hale geliyoruz.
Bugün yaşlı genç, eğitimli eğitimsiz, mütedeyyin yahut değil hiçbir ayrım yapmadan söylüyorum, en büyük sorun erken yaşta halledilmiş olması gereken temel davranışlarla alakalı yaşanıyor. Mesela küfür etmek. Kız, erkek veya yaş fark etmeksizin en ağır küfürler sanki sıradan bir kelimeymişçesine konuşuluyor. Küfür etme yatkınlığının her zaman biraz fazla olduğunu kabul ediyorum fakat yine de düşünmeden edemiyorum nasıl oldu da küfür etmek bu denli yaygın ve sıradan hale geldi diye. Aklıma çeşitli senaryolar geliyor elbette.
Suçu sosyal medyaya atmak istemem ama biraz bakınca küfür etmenin moda haline geldiğini görmemek mümkün değil. Mesela gençler tarafından twitterda neredeyse noktalama işareti yerine kullanılıyor. Bence yazılı iletişim kanalları bu şekilde bir illüzyona sebep oluyor. Öncelikle gerçekten söylenmeyip sadece yazılıyor olması bir rahatlık sağlıyor, sonra yazıldığı daha önemlisi sürekli yazıldığını görüldüğü için insanların düşünce akışına siniyor ve sonra rahatlıkla söylenir hale geliyor. Bu bir nevi okul gezisi için herkes gidiyo ama diyerek izin istemek gibi. Herkesin yapıyor olması, akla ilk gelen şey olması, sosyal kaygılarınızı önemsemiyorum tavrı… Kısacası popüler olmasına rağmen kendilerini bildiğini okuyor gibi hissettirmesinden dolayı rağbet görüyor. Yani küfür etmek milkshake ise terbiyeden ayrılmamak brokoli gibi görülüyor.
Otobüste, sokakta, iş yerinde, internette her alanda karşımıza çıkan rahatsız edici duruma karşı bir şey söylemek ise bizi sevilmeyen kişi konumuna itiyor. Peki “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” demiş olan Hz. Peygamber‘i nasıl anlatacağız?
Ufak bir hatırlatma; uzun vadede brokoli her zaman kazanır.
Yorumlar