Bugün enterasan bir haber ilişti gözüme. Miss Müslüman ismiyle Endonezya’da, Müslüman hanımlara yönelik bir güzellik yarışması olacağından bahsediyordu haber ve hatta bu yarışmanın çarşamba günü Endonezya’nın başkenti Cakarta’da yapılacağını da belirtiyordu. Haberde, yarışmanın organizatörlerinden olan Eka Şanti, bu yarışmadaki şartların, dünyada yapılan ve aşina olunan güzellik yarışmalarından çok farklı olacağını söylüyor. Şanti şöyle devam ediyor: “Dindar, pozitif bir rol-model olmanız, ayrıca dünya hayatı ile dini hayatı nasıl dengelediğinizi göstermeniz gerekli!” Burada biraz düşünmek ve kendimize sormamız gerekiyor sanırım. 1400 yıllık bir Hak dinin tebliğ edilebilmesi için, bu iyi bir yol mu, bu yol ne kadar doğru ve Müslümanlar inançlarını ispata gerek duymalı mı?
Miss Müslüman Güzellik Yarışması’na yaklaşık 500 başvuru geldiği söyleniyor. Kur’an-ı Kerim okuma sınavından geçen, başörtü takmaya nasıl başladığını anlatan genç hanımlardan 20 tanesi finale kalmış. Yarışmaya başvuran ülkeler arasında İran, Malezya, Brunei, Katar, Bangladeş ve Nijerya’da var. Yarışmanın konsepti çerçevesinde yarışmada bikini giymek yasak, bu hanımlar finalde elbette ki tesettürlü bir şekilde podyumda yer alacaklar.
Adaylar arasında bulunan, 21 yaşındaki Endonezyalı öğrenci Belkıs Faradiba, “Burada kazanan kişi, güzellik kraliçesinden öte, bir insanlık elçisi olacak! Moda, güzel bir şey. Ancak bu yarışmada, samimi olmak daha fazla önem taşıyor!” diyor. Yarışmaya katılan adaylar arasında öğrenciler, çevre aktivisti, akademisyen, mimar ve bir de doktor yer alıyor. Adayların, güzelliklerinin yanısıra dindarlıklarını ve zekalarını da kanıtlamaları gerekiyor. İslam’ın güzelliğini ortaya koymak istediklerini söyleyen bir başka aday, Nijeryalı Obabiyi Ayşe Ayibola ise şu sözleri dile getiriyor: “Başka yarışmalarda önemli olan dış güzellik, bizde ise iç güzellik önemli!”
Yarışmaya katılan adayların dindarlıkları da teste tabi tutuluyor. Finalde, sabah ezanının okunmasıyla birlikte namaza kalkan adayların, İslamiyet ile ilgili sorulara yanıt vermesi isteniyor.
Üçüncü kez düzenlenen bir yarışma olduğunu da bugün öğrendim aslında. Ancak yarışma, Endonezya’daki radikal İslamcıların tepkisini çekiyor. Radikaller, yarışmanın kadınları bir objeye dönüştürdüğünü savunuyor. Endonezya’daki üst düzey ulema sınıfından ise yarışmaya onay geldiğini ise üzülerek eklemem lazım…
İslami Savunucuları Cephesi isimli bir grup ve İslam Toplumu Forumu ise yarışmayı eleştiren gösteriler düzenliyor. Günlerdir, başkent Cakarta’da yarışma protesto ediliyor ve hala da edilmeye devam ediyor. Göstericiler, “Miss World’ü Reddedin!” ve “Miss World Cehenneme Git!” yazılı pankartlar ile eylemlerini gerçekleştiriyor. Benzer gösteriler, Doğu Java’nın Jember ve Banyuwangi kentlerinde de düzenlemekte. Göstericilerin Bali’ye ilerlemesi ise polis tarafından engelleniyor.
Velhasıl-ı kelam durum bundan ibaret. Oldukça düşündürücü. Peki, yazının ilk başında kendimize sorduğumuz soruya tekrar dönelim, 1400 yıllık bir Hak dinin tebliğ edilmesi için bu iyi bir yol mu ve ne kadar doğru ve ispata ya da bir jüri tarafından “evet dindarsın!” diyerek inancı ve imanı tescil etmeye gerek var mı?
Müslüman hanımlara yönelik bir güzellik yarışması konusunda, görüş bakımından Müslümanlar da ikiye bölünebilir, ki zaten ortaya çıkan durum da bu yönde. Müslüman olsun ya da olmasın, bir hanımın güzelliğini tescil etmek bana pek akla yakın bir düşünce gibi gelmiyor. Üstelik tutun ki, bu yarışmada hanımların dindarlıkları da test ediliyor. Yani dindarlık ya da inançlı olmak veyahut takva dediğimiz durum bu yarışma formatında o kadar basit bir şey ki demek ki; metreyle, teraziyle, okkayla bir çırpıda ölçülüveriyor! İnancı test etmenin bu kadar kolay olduğunu yüzyıllar önce bilseydik keşke, Müslümanlar için dünya Cennet olurdu o zaman (!) Bir başka sorun da şu ki, yarışmada ilk üçe giren adaylar hem güzel, hem zeki, hem de dindar olarak etiketlenirken; diğerleri hem çirkin, hem de daha az Müslüman olarak mı değerlendirilecek? Halbuki inancın ispata ve tescile ihtiyacı yoktur. İmanın derecesi, dünyevi bir jüri tarafından değil, ancak Allah’ın takdirindedir. Bu yarışmanın dünyada yapılan formatları bile, kadını alçaltacak ve incitecek bir düzeydeyken, bir de Müslümanlığın ikliminde bunu yapmaya çalışmak oldukça fazla…
Gadamer, bir çalışmasında, geleceğe atıfta bulunarak, görüntü toplumlarından bahseder. Zannediyorum ki biz Gadamer’in gelecekte atıfta bulunduğu o görüntü toplumlarıyız! Her şeyi sergilemek, sahip olunan her şeyi göstermek görüntü toplumlarının en büyük özelliği. Maalesef ki, İslam toplumları da bu dejenerasyona maruz kalıyor. Dejenerasyon arttıkça Asr-ı Saadet anlayışından uzaklaşıyor İslam toplumları ve daha fazla acı çekiyor…
Her Müslümanın bu konuda durduğu bir nokta muhakkak vardır. Şahsi kanaatim, güzellik yarışmalarının, nasıl ve ne şekilde olursa olsun, insan doğasına aykırı olduğudur. Hoş, bir kısım elitin, yerli kabilelerin olduğu coğrafyalarda “insan safarisi” yaptığı bir dönemde bu söylediklerim gülünç kalabilir. Ancak yine de, insani ve de İslami olarak bu yarışmaları fıtratın ve ahlakın dışında buluyorum. Hayal etmekte zorlanıyorum. Müslüman bir hanımefendi podyumda, başında, tacı elinde bir ödül ve timsah gözyaşlarıyla “Dünya Barışı” diye haykırıyor! Demek ki olabiliyor.
Bu organizasyonu yapanlara söylemek isterdim ki: “İslam’ın güzelliğini gelin kalplerimizle ve kalplerimizde tescil edelim! İslamı görsel bir materyal haline getirmeyelim. Müslümanlığı popüler bir trend ya da fenomenmiş gibi göstermeyelim. Allah’a yürüyen ayaklarımızla ve çırpınan kalbimizle, kendi benliğimizi ve kibrimizi yıkmaya çalışırken, tam aksi bir yönde “benliği” daha fazla öne çıkararak kendi yolumuza taş koymayalım. Nefsimizle mücadele ederken, nefsimizi bir yarışmayla baş tacı yapmayalım!”
Güzellik kavramının dünyada bir sektör ve meta haline getirildiğini düşünecek olursak, bizim güzellik anlayışımız bu kadar sığ olmamalı. Bizler için güzel olan İslam’dır. Güzel olan Allah’a duyduğumuz samimi ve ölçülemeyen inançtır. Bizim için güzel olan imandır, İslam ahlakıdır, Nebii’dir, Kur’an’dır. Müslümanlar için güzellik demek, baktığımız her şeyde Allah’ın tecellisini bulmaktır. Hem de hiçbir tescil ve seküler otoriteye ihtiyaç duymadan…
Tümdengelimsel bir akılyürütmeyle bitirelim: “İslamiyet güzeldir, Müslümanlar güzeldir. O halde, hepimiz güzeliz!”
Daimi güzellikler dilerim.
Selam ve dua ile
Böyle bir yarışma tasvip edilir veya edilmez. Burada amaca ve sonuca bakılmalı. Fakat yasaklama noktasında da bir şey yapmak doğru değil. Bu yarışma tamamen özgürlük sınırları içerisindedir. Model oluşturma kaygısı ise gayet haklıdır.