Moda dünyasındaki değişik akımları sizlerle zaman zaman paylaşıp, modanın alışılmışın dışında farklı işletme modelleriyle yön değiştirmesinin analizini yapıyoruz. Moda sektöründe dikkat çeken bir gelişmeyi moda evleri ve kreatif direktör ilişkilerinde görüyoruz.
Tarihe baktığımızda tasarım sektöründe adım adım yükselmek isteyen genç modacıların eğitimlerini tamamladıktan sonra sektöre yön veren önemli markalar için çalışıp, tecrübe kazanıp, bir moda evinin veya markanın kreatif direktörü olmak en büyük idealleriydi. Modacılar bir marka şemsiyesi altında tecrübe kazandıktan sonra bir çoğu kendi markasını kurup, kendi isimlerini taşıyan etiketlerin sektörde tanınması için çabalarlardı. Bu geleneksel sistem bir çok modacının hala ideolojisi olmaya devam etse de dünya genelinde sistemin değiştiğini gözlemliyoruz. Şöyle ki, bir çok başarılı tasarımcının kreatif direktör posizyonuna yükseldiğinde o titr onları tatmin etmediği için kısa süre çalıştıktan sonra dev moda evlerinden ayrılmayı tercih ettiklerini görüyoruz.
Örneğin 2012 yılında Balenciaga moda evinin kreatif direktörü olarak atanan Alexander Wang, ismi basın açıklaması ile paylaşıldığında global bir haber fırtınası yaşanmıştı. Moda evi ile birlikteliğini sadece 3 yıl sürdüren Wang’ın ayrılışı ise şüphe uyandırmıştı. Bu üç yıllık dönemde 2005 yılında kurduğu kendi markasının kadın ve erkek koleksiyonlarını da yönetiyor olması, belki Balenciaga ile birlikteliğinde kendi markası dışında başka bir dev marka ile çalışmak onu tatmin etmemiş olabilir diye düşünüyoruz. Bu ayrılığın alışılmışın dışında bir ayrılık olduğu şüphesiz ama Wang dışında bir çok ünlü modacı devasa couture evlerini bırakıp arkalarına bakmadan yollarına devam edebiliyorlar.
Daha geçmişten bir örnek olarak Marc Jacobs ve Louis Vuitton markalarının 10 yıllık beraberliklerinin bitişi de vardı. Lanvin markası Alber Albaz ile 14 yıllık işbirliğini sonlandırdı. Salvatore Ferragomo markasının kreatif direktörü Massimiliano Giornetti ise 16 yıllık çalışmasından sonra görevinden ayrıldı. 2015 yılında Versus Versace markasının başına gelen Anthony Vaccarello geçtiğimiz ay markadan ayrılacağını anons etti. Sürpriz olan bir atama ise Vaccarello’nun Yves St. Lauren markasının 16 yıllık kreatif direktörlüğünü yürüten Heidi Silemane’nin yerine geçmesi idi. Yine bir çok tasarımcının kreatif direktörü olmak için can attığı moda evi Dior ise, Nisan 2012 yılında bu titre layık gördüğü Raf Simmons’in ismini açıkladıktan sonra 2015 yılının Eylül ayında modacının ayrıldığı haberini vermişti. Diğer isimlerin yanı sıra, araştırmalar sonucu bahsettiğimiz tasarımcıların örneklerinde görüldüğü üzere moda evlerinin artık tasarımcıları tatmin edecek çalışma modelleri sunamadığı anlaşılıyor.
Tradisyonel moda evlerine hayat vermek için ise aldıkları genç tasarımcılar, moda evinin genç kanı olmak yerine, kısa süre moda evinde kaldıktan sonra, kendi markalarıyla devam etmeye karar veriyorlar. Bu analizin gösterdiği üzere moda evleri ve modacılar arasındaki beraberlik geleneksel iş modelinden uzaklaşıp, modacıların seçimleri doğrultusunda yönlendiriliyor.
Öyle görünüyor ki kendi markalarını bırakıp moda evlerinde kreatif direktörlüğü yürütmeleri için, moda evlerinin tasarımcılara kendi markalarının vadettiği gelecekten daha büyük imkanlar sağlamaları gerekiyor. Kendi markalarının patronu olmayı tercih eden tasarımcılar belli ki çok kolay olmasa da kendi isimleri için yatırım yapmayı tercih ediyorlar.
Yorumlar