Muhafazakar giyim satışı yapan mağaza ve butiklerdeki fiyat etiketleri mutlaka dikkatinizi çekiyordur. Tüketiciler uzun yıllardır bu fiyatların fahişliğinden yakınıyor. Gerçekten de birçoğu bu konuda haklı. Çünkü bugün muhafazakar giyim satan bir butiğe girdiğinizde neredeyse 400 TL’nin altında ürün bulamıyorsunuz. En sıradan, basit, astarsız bir ürünün fiyatı bile 1000 TL’nin üzerine çıkabiliyor.
Bu fiyatlar üründe ‘lüks’ ve ‘marka’ algısı oluşturuyor olmalı ki kadınlar yüksek meblağları ödemekten çekinmiyor. Ama tabi bu lüks, neye göre ve kime göre lüks tartışılır.
Şu bir gerçek ki eskinin lüksüyle bugünün lüksü çok farklı. Eskiden Louis Vuitton’un bavulları, Chanel’in çantaları, Dior’un elbiseleri gerçek lükstü, statü sembolüydü adeta. Çünkü hepsinde el emeği vardı. Sınırlı sayıda üretiliyordu. Bir tanesinin üretimi aylar sürebiliyordu. Şimdi küresel markaların lüks kategorisindeki bu ürünleri bile binlerce dolara satıldığı halde lüks olması mümkün değil bence. Fabrikasyon olan hiçbir ürün lüks olamaz çünkü. Binlerce dolarlık çantalar her kadının koluna takılmaya başlandıysa ayrıcalık ifade edemez.
Fabrikasyon ürünle ayrıcalıklı olunamaz
Ama çevrenize baktığınızda lüksün tanımı herkese göre çok farklı. Geliri ne olursa olsun herkesin kendine göre bir lüks anlayışı var. Birinin lüksü diğerinin gündelik eşyası olsa bile hissettirdiği duygular benzer. Herkes lüksü satın alırken ayrıcalıklı olmak istiyor. Ancak fabrikasyon ürünle ayrıcalıklı olunamayacağının bilinmesi gerekiyor.
Sokrat yıllar önce “Lüks yapay fakirliktir“derken ne kadar da doğru bir tespit yapmış aslında değil mi? Bugün maaşının tamamını bir çantaya yatıran ya da kredi kartına 24 ay taksit yaparak bir elbise alan kadının içinde bulunduğu durum yapay fakirlikten başka bir şey değildir de nedir, siz söyleyin!
Charlie Chaplin; “Bir insanın başına gelebilecek en üzücü şey lükse alışmaktır” derken çok doğru söylememiş mi? İşte bugün tesettür giyim endüstrisindeki fiyat artışlarının temeli ‘lükse alışmak’tan kaynaklanıyor. Daha doğrusu yapay lükse alışmaktan kaynaklanıyor.
Yıllarca ezilen, ikinci sınıf vatandaş olarak görülen muhafazakârlar, gelir seviyelerinin yükselmesiyle birlikte satın aldıkları ürünlerle ayrıcalık sahibi olmak istiyor. Bunu çok iyi analiz eden tüccar da sektördeki bu açığı görüp etiketine ona göre fiyat belirliyor.
Ancak şunu da söylemeliyim ki lüks üretim yapan firmalara kızmak çok yanlış. Üretici tüccardır. Nasıl daha fazla para kazanıyorsa o yolda ilerler. Demek ki bugün muhafazakar giyim üretimi yapan bir firma sıradan bir ürünü ederinden çok daha fahiş fiyata satarak iyi bir gelir elde ediyor. Bu gidişata dur demek ise tüketicinin elinde. Yüksek fiyatlı bir ürün giydiğinizde ayrıcalıklı olduğunuzu düşünmediğiniz vakit, sektördeki fiyatlar normalleşecektir. Ancak bu durumun gerçekleşmesi için çok uzun yıllara ihtiyaç var.
Lüksün demokratikleşmesi
Bir de sizi lükse alıştırmak için belirlenen stratejiler var. Bunlardan en önemlisi ‘demokratik lüks’ kavramıyla piyasaya sunulan parfüm, çorap, fular, eşarp gibi ufak aksesuarların satışa sunulması.
10 çorap alabileceğiz bir fiyata tek çorap alarak ulaşmak istediğiniz bir markanın basit bir ürününe sahip olabiliyorsunuz. Ancak şunu bilmelisiniz ki ederinden kat be kat fazla ödeme yapıp, satın aldığınız o çorap da Çin’de üretiliyor. Sıradan bir markanın kullandığı malzemelerle yapılıyor.
Bu noktada bugünün lüks diye sunulan hiçbir ürünüyle gerçek anlamda statü sahibi olunamayacağını yinelemek gerekiyor.
Gercekten cok cok haklisiniz. Bu fiyatları bu hale getiren bizleriz. Şimdi ise imkanımız olmasına rağmenbir kışlık kaba 500 tl vermek bana büyük israf geliyo. Biz tavrimizi ortaya koyarsak belki düzelir.