‘‘Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
Ah aklımdan ölümüm geçer
Sonra bu kuş , bu bahçe , bu nur… ’’
Şair bu dizeleri yazarken Gazze’yi , Filistin’i , İsrail’in va’dedilen topraklarını düşünmedi belki de . Ama benim dilimde sürekli bu dizeler ve aklımda , ne ülkelerin siyaseti ne de başka bir şey , aklımda olan tek şey Gazze’deki bir çocuğun çaresizliği…
Devletlerin birbirine savaş açması , topraklarını işgal etmesi yeni bir durum değil . Yüzyıllardır ülkeler birbirleriyle savaştılar . Bazen haklı gerekçelerle , bazense sudan sebeplerle … Fakat sebep her ne olursa olsun savaşın acısını en çok , o savaşa karar verenler değil , o savaştan bi’haber olan ve kanlı bir sabaha uyanan insanlar bilir . Ve savaşta en çok çocuklar ölür…
Henüz daha ilkokuldayken , savaşların –di’li ve –miş’li geçmiş zamanlara ait hikayeler olduğunu düşünürdüm . Çünkü henüz bir savaş görmemiştim ya da idrak edebilecek durumda değildim . Körfez Savaşı’nda çok küçüktüm , sadece karanlık gökyüzünde , kuyruklu yıldız misali uçan füzeleri hatırlıyorum . Füze o zamanlar , o küçük dimağım için oldukça yabancı bir kelime , ta ki 2003 yılına kadar . 2003 yılında , televizyonların başında ve tüm dünyayla aynı anda , bir savaşın başladığına tanık olduk , gözlerimizdeki hayret ve korkuyla … Bush’un mavi kravatını hatırlıyorum ve beyaz bir gömlek . Ki bu renkler psikolojide güveni çağrıştıran renklerdir , Bush bu renkleri tesadüfen kullanmamış olsa gerek ! Bush’un , demokrasi ve insan haklarından bahsettiğini hatırlıyorum , tek çarenin savaş olduğuna , yaşamak için öldürmek gerektiğine insanları ikna edercesine … Sanırım ikna etti de…
İlk kez o gün fark ettim belki de savaşın ne demek olduğunu . Dünyanın güvenilmez bir yer olduğunu da o gün anladım ilk kez . İlk kez , acaba o bombalar şu an bizim oturduğumuz şehrin üzerine yağsa ne yapardım , diye sordum kendime , ne yapardık !? Nereye saklanırdık , hangi sığınaklara ? Sahi bu şehirde sığınak var mıydı acaba ? İlk kez o gün düşündüm , savaş kokan bir şehirde insanların tek gayelerinin yaşamak olduğunu ! Sadece yaşamak ! İlk kez o gün içime bir kor düştü , savaşın darmadağın ettiği bedenlerin ve hayatların acısı kapladı içimi … Ve ilk kez o gün , bütün insanlığın acısını içimde hissettim…
Amerika’nın Irak’ı vurmasının ardından savaş bilindik bir kavram oldu biz yeni yetişen gençler için . Öfkelerimiz oldu ve kırgınlıklarımız . İçimize hiç sinmedi … Toprak , petrol , ham madde , yeni pazar , kapitalist ruh bunların hangisi bir savaşın gerekçesi olabilir ki ? Hiçbiri mantıklı değildi ! İnsanların , çocukların gözündeki korkuyu hangisi silebilir ki ? Velev ki , o savaştan sonra hayatta kalmayı başarabilen bir çocuk , bütün dünyaya savaş açsa artık haksız sayılabilir mi..?
Her savaş , kendi gerçekleri ve gerekçeleriyle ne kadar da tezat aslında ! İnsanlarla ödetilen bedeller , barışı nasıl getirebilir anlamıyorum . Kanlı topraklarda açan çiçekler nasıl kokar ki ? Demokrasi , insan hakları , temel yaşama hakları korunmalı diye nutuklar atan BM nerede peki ? Uluslararası hukuk , İsrail’in yaptığına yasal olarak ihlal değil dese de peki bu bir zulüm değil mi ? Elimden geldiğince , dilim döndüğünce yazsam seni , gözünün yaşı diner mi Filistin !
Filistin için mücade 1948 yılından bu yana , bir yaşam mücadelesine dönerek süregelmiştir . Filistin mücadelesi kah zayıflayarak , kah kandırılarak , kah güçlenerek bugüne dek varlığını sürdürmüştür . Filistin halkı , Müslümanlarla Siyonistler arasında devam eden ve bir uygarlık mücadelesi anlamı taşıyan 1948 felaketinin ardından Filistin’in bağımsızlık sorununun bazen bir mülteci meselesine , bazen de 1967 yenilgisinin izlerini silme karşılığında topraklarının üçte ikisinden taviz verme oyununa dönüştüğünü görmeye başlar . Bu durum Filistin halkına davasına daha da sıkı sarılmayı öğretir . Camp David Anlaşması , Siyonist yönetimin gücünü arttırırken , Filistin Milli Misakı’nı zedeler ve kurtuluş örgütlerini zayıflatır . 1981 yılında , ABD ve İsrail arasında imzalanan stratejik yardımlaşma anlaşması çerçevesinde İsrail daha da güçlenir . Sözkonusu anlaşmada Golan Tepeleri’nin ilhak edildiğinin açıklanması ve Irak’ın nükleer santrallerinin de bombalanması karara bağlanmıştır bile … Ve dünyanın gündeminde Filistin toprakları konusu , diğer bütün meseleler gibi dosyaların arasında kalmış bir konu haline gelir . Kimsenin dikkate almadığı ve kimsenin görmek istemediği bir konu olarak tozlu raflardaki yerini alır , bir kez daha açılacağı günü bekleyerek…
Tüm bu olanlar Ortadoğu’da bağımsız bir Filistin oluşumuna ve İslami harekete gölge düşürür . Bugün Batı Emperyalizmi ve Siyonist ittifak için bu kutsal topraklar , sadece Filistin için değil , İslami Hareket’e yönelik olarak da bir saldırı üssü görevi görmektedir.
Kudüs , bütün dinlerin ortak mabedidir . Yahudiler baba ve dede vatanı olarak bildikleri Filistin’e yerleşmeyi ,orayı işgal etme pahasına bile olsa , çok önceden planladılar . Onlara göre burası Heykel toprağıdır ve Kral Davud ( as ) ‘un oğullarından dünyayı idare edecek olanın tahtının burada bulunması gerekir . Bundan dolayıdır ki Ben Gorion şöyle der : Kudüs olmadan İsrail’in bir anlamı yoktur!
Cibaliya’da bir Siyonist’in kamyonetiyle Filistinli işçilerin arasına girerek dört kişinin öldürülmesiyle patlak veren olaylar Filistin halkının ve o toprakların yeni bir döneme girdiğinin de işareti gibidir. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır … Cihad artık farzdır ! O halde , gazan mübarek olsun Gazze…
Siyasi tarih içinde yaşananlar , yapılan hatalar tarafsızca konuşulsa bile artık olanları değiştirmekten ziyade , olacaklara hükmetmek için yol almak bugün daha mantıklı görünüyor . Kimin haklı , kimin haksız olduğunu tartışmaktan öte şu an orada bir kurşuna yenik düşen hayatları konuşmak gerekiyor . İnsanların kafası karışık . Yahudi olan halkların içinde bile sorunun Siyonizm olduğunu bilenler ve alttaki fotoğrafta olduğu gibi bunu ilan edenler de var!
Tıpkı her halkın tamamen kötü olamayacağı gibi böyle bir cümleyi ilan edebilecek kadar cesur insanlar da var ! Ve fotoğraf şunu söylüyor : Sorun Siyonizmdir . El-Fetih ya da Hamas değil ! Böyle düşünen insanların sayısı ne kadar çok olursa , asıl problemin ne olduğu çok iyi idrak edilirse savaşmadan da mutlu yaşayabiliriz belki de…
Ve bugün, hatta şu an dünyanın bir yerlerinde insanlar acı çekerken , çok daha ağır geliyor olanlar.
Sen şimdi göklere bakmaktan korkuyorsun a çocuk ! Uyuduğunda , gözlerini hiç kapatamayacaksın belki de , ve belki de gözlerin açık gideceksin o meçhul yere … Sen büyüklerden öğreneceksin hayatı . İyilikleri değil şiddeti öğretecekler sana . Kan tutacak içini , etrafına bakamayacaksın , gözlerini yukarı kaldırsan bir füzeyle burun buruna gelmekten korkacaksın … Hitler , Bush , Şaron , Obama ve diğerleri bütün büyüklerin öğretecekler korkuyu sana … Barışı anlatmayacaklar . Sende barışı –di’li ve –miş’li geçmiş zamanlara ait bir hikaye sanacaksın . Barış anlatılmaz zaten a çocuk , barışın ne demek olduğunu , huzurla nefes aldığın gün anlayacaksın!
Kendini sakın yalnız hissetme Filistinli Çocuk , senin kadar korkuyorum ben de … Olanları yazmak bile utandırıyor beni , kalemim mahçup bugün … Sözlerim eksik … Hayatta iki şeyi anlatması çok zordur derler : biri aşk imiş , diğeri acı . Ne kadar da doğruymuş , senin kalbinde okuduklarımı yazarken anladım bunu . Bugün Gazze’nin kanlı sokaklarında yürüdüm seninle Filistinli Çocuk ! Bir bomba düştü şehrin ortasına ve binlerce ateş düştü evlerin avlusuna … Bugün seninle , silah seslerinin olmadığı bir taşın arkasında ağladım uzun uzun … Elimden ne gelir ? diye sordum sana . Elinden ne gelirse ! diye cevap verdin bana … Umut verdi sözlerin , güçlendim evet dedim elimden ne gelirse !
Masum gözlerin bir ara daldı uzaklara , daldım ben de gözlerine … Korkuyu gördüm gözlerinde , tertemiz yüreğinde yeşeren nefreti gördüm , büyümüş gördüm seni , ellerini ve gömleğini kana bulanmış gördüm , istemedim seni öyle görmeyi , korktum , kapadım gözlerimi …
Anlayamayacağın şeyler olacak hayatta , tıpkı savaş gibi . Hiç hak etmediğin şeyler yaşayacaksın , bir bomba tozu dumanı katacak , savaş uçakları semada gösteri yapacak , sen yine anlamayacaksın . Büyüdükçe dünyanın ne kadar geniş olduğunu fark edecek fakat insanların neden bu kadar büyük bir kara parçasına sığamadığını da anlamayacaksın . Hiçbir şeyi anlamayacaksın ama tüm kalbinle inanacaksın . Biraz daha dayan Filistinli Çocuk ! Gönlünü ferah tut , aklını selim … Güneşin parladığı günleri de görsün gözlerin . Huzurun hükmettiği topraklarda güzel günlerin olsun . Biz savaşın tekrar diriltildiği bir dönemin çocuklarıyız , sen savaşın unutulduğu bir dönemin insanı ol . Tarih şu an seni yazıyor , sen de bir gün tarihi yazacaksın Filistinli Çocuk ! Ve o gün mürekkebin , ya kanın olacak ya da kalemin …
Yorumlar