Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Aşure günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi aşure gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketlidir.
Cenâb-ı Hak, Fecr Suresinin ikinci ayetindeki “On geceye yemin olsun” sözüyle bu gecelere yemin ederek onların kutsiyet ve bereketini bildirmiştir.
Aşure günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan ve İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demiştir:
“Aşure, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Aşure gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” (Buharı, Savm: 69.)
Resûlullâh Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Ramazan orucu dışında en faziletli oruç, Allah’ın ayı Muharrem’de tutulan oruçtur. Farzlar dışında en faziletli namaz da gece (teheccüd) namazıdır .”
(Müslim, Sıyâm 202, 203; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl, 6)
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Aşure Orucu Hassasiyeti
Ramazan orucu farz olmadan evvel Muharrem ayının 10’unda oruç tutmak vacipti. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra bu oruç sünnet oldu. Bu itibarla Ramazan’dan sonra en makbul oruç, Muharrem ayının 10. yani Aşure gününde tutulandır. Lakin bu orucu Yahudiler de tutuyordu.
– Resûlullâh aşûre günü oruç tutup; o gün oruç tutulmasını emredince, Ashab-ı kiram:
“−Ey Allâh’ın Resûlü! Bu, Yahudi ve Hristiyanların saygı gösterdiği bir gündür.” dediler. Efendimiz şöyle buyurdu:
“−Gelecek sene inşallah dokuzuncu günü oruç tutarım.”
(Müslim, Siyâm, 133; Ebû Dâvud, no. 2445; Taberânî, no. 10785; Beyhakî, IV, 287)
Bir diğer rivayette de Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Aşure orucunu tutun; ancak bir gün önce veya bir gün sonra tutmak suretiyle Yahudilere muhalefet edin!”
(Ahmed, I, 241; Bezzâr, no. 1052; Heysemî, III, 188)
Hanefi mezhebine göre Muharrem’in sadece onuncu günü oruç tutulması, Yahudileri taklit etme anlamına gelebileceği için mekruhtur.
Efendimiz, ibadetlerinde bile gayrimüslimlere muhalefet halinde olmuştur. Bunun için bizler de, ibadetlerimizde onlara benzemediğimiz gibi diğer hal ve hareketlerimizde de benzememenin gayreti içinde olacağız.
Hadîs-i şerîfte: “Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” buyrulmuştur.
(Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)
Zira gayr-i Müslimlere benzememek, İslam şahsiyet ve vakarını muhafaza etmenin en mühim şartlarındandır. Bunun için Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ibadetlerde bile gayr-i Müslimlere benzemeyi yasaklamıştır. Nitekim namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha Suresinin son ayetinde; “غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ” buyrularak, İslam dışındakilerin yoluna uymaktan ikaz edilmekteyiz.
Yorumlar