İnsanlara yakınlığınızı, sizin için değerli olduklarını ifade etmenin binbir yolu var. Bu yollar içerisinde, kanaatimce en sempatik olanlardan bir tanesi selamlaşmak ! İnsanların birbirlerinden selam alıp, birbirlerine selam vermeleri hoş ve de çok zahmetsiz bir iş aslında. Ancak kabul etmek lazım ki, bazen bu kadar basit bir şeyi bile birbirimizden mahrum ettiğimiz oluyor.. Caddede yürürken görmezden gelinen tanıdıklar, işyerinde selam vermemek için kaçırılan bakışlar, mahallede komşudan çevrilen yüzler ve daha pek çok şey.. Aslında bu kadar tiyatroya ihtiyaç duymadan, samimi bir selam vermek çok daha kolay geliyor bana.
İnsanlar birbirlerinden kısacık bir selamı neden esirger anlamak mümkün değil. Oysaki selam almak ve selam vermek ne kadar da insani duygularla örülüdür. İnsanlar birbirlerini sevmek zorunda değil elbette fakat birbirimizin insan olduğunu, birbirimize zaman zaman hatırlatmakta fayda var. Sonuçta sevgi keyfi, saygı ise mecburidir ve toplumun temelidir..
İnancımızın gereği olarak da sorguladığımızda, selamın İslam dininde önemi büyüktür. Allah’ın isimlerinden bir tanesi de es-Selam’dır, kullarını selamete çıkaran ve cennetteki bahtiyar kullarına selam veren anlamında ! Allah Rasulü Sallallahü Aleyhi Ve Sellem de bir hadisinde şöyle buyururlar: “Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir; selamını almak, hastayı ziyaret etmek, cenazelere iştirak etmek, davete icabet etmek ve aksırdığında elhamdülillah diyene yerhamukellah demek.” Dantel gibi her zerresi zerafetle işlenmiş bir dinin mensupları olarak selam konusunda biz de sünnetin icabet ettirdiğine riayet etmeliyiz.
Selamla ilgili olarak, bizzat Resulullah (sav)’den nakledilen çokça örnek bulmak mümkündür. Bakınız yine kalbimizde çok derinlere işleyen bir selam hadisi daha, sanki 1400 yıl öncesinden bugünün insanlarına bir nasihat gibi.. Hadis, şöyle rivayet olunmaktadır: “Binek üzerinde olan kişi yaya olarak yürüyene, yaya yürüyen oturana, küçük büyüğe, sayıca az olan bir topluluk da sayıca çok olana selam versin.” Aslında bu hadisin selam adabı olarak bizlere işaret ettiği her durumda büyük bir tevazu olduğunu söylemek gerekir. Biliyoruz ki selam verenin selamı, selamı alandan çoktur. Sonuçta bir kişi ya da bir topluluk içine girerken selam vermek adaptandır ve bu nedenle bazı durumlarda sayının azlığı ya da çokluğu, küçük olmak ya da büyük olmak gibi farklar gözetilmez. Önemli olan Allah’ın selamını birbirimize ulaştırmaktır..
Yine Efendimiz (sav)’in, çocuklardan dahi selamını esirgemediğini biliyoruz. Allah Rasulü (sav)’in çocuklara selam verdiği ve bunu hiç ihmal etmediğini sahabelerin anlattıkları ile de görmekteyiz. Enes İbnu Malik, çocuk yaşta Allah Rasulü’nün (sav) uzun süre hizmetinde bulunan ve bu nedenle onun davranışlarını en iyi bilen sahabelerden biri olduğu için, Resulullah’ın bu sünnetini ömrü boyunca ihya etmiştir. Enes bin Malik’in yanında bulunan sahabeler de ve küçükken selam verdiği çocuklar da, büyüdüklerinde Efendimiz (sav)’in bu davranışlarını nesillere aktarmışlardır. Allah Rasulü Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in çocuklara dahi selam vermesi, kendisinin ne kadar mütevazi ve üstün ahlaklı olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda bu davranışı ile, selamın küçükten büyüğe toplumun her kesiminde yaygınlaşmasını da sağlamıştır. Büyükler de çocukların selamını almakla mükelleftir. Çocuklara selam verme ve onlardan selam alma çocukların kendilerini topluma ait hissetmesinde ve kişilik oluşturmalarında önemli katkılar sağlar. Bugünün insan psikolojisinin, 1400 yıl öncesinden öğreneceği çok şey var..
Peygamber Efendimiz (sav) hoşgörüsünü takdir etmeyen yoktur zannımca. Her adımı İslam ahlakıyla dolu olan Efendimiz (sav), bir gün otururlarken yanlarına bir grup Yahudi gelir ve Efendimiz (sav)’e: “Es-Selamü Aleyke-ölüm senin üzerine olsun” derler. Efendimiz (sav) bu sözün maksadını anlar ve “ve aleyküm” der. O sırada yanında bulunan Hazreti Aişe Yahudi gruba çok öfkelenir, Yahudi gruba döner ve “aleykumus-samu vel-la-netu” der. Bunun üzerine Allah Rasulü(sav) şöyle buyururlar: “
Yavaş ol ey Aişe ! Muhakkak ki Allah her işte yumuşak olmayı sever.” Hazreti Aişe: Ey Allah’ın Rasulü! Ne dediklerini duymadın mı ? demesi üzerine Efendimiz buyururlar: “Duydum ve ben de onlara ve aleyküm ( sizin üzerinize olsun ) dedim.” diyerek sözlerini tamamlar.
Görüyoruz ki selamın rutin hayatımızda ve inancımızda çok önemli bir yeri vardır. Bu nedenle birbirimizden bir küçük selamı esirgemeyelim. Birbirlerine selam vermediği, birbirinden yüz çevirdiği için yok olan arkadaşlıklar, akrabalıklar, dostluklar var. Selam vermemenin en başta gelen sebebi; kişinin kendisini üstün olarak görmesi ve kibir.. İnsan bu kibrini, kendi iç dünyasında aşmalıdır.
Bir selam ile başlar tüm başlangıçlar. Bir selam ile tükenir hayat..İnna lillahi ve inna ileyhi raciun diyerek tamamlarken hayat kendini bu dünyada, sonsuzluğun kapısı yine bir selam ile açılır.. Vakit selamdır, o halde tüm varlık alemine selam olsun. Velev ki selamdır vakit, tüm Müslüman alemine selam olsun. Müslümanların kardeşliğine, birliğine, sarsılmaz inancına selam olsun. Kırgınlıkları iyileştirenlere, kederleri mutluluğa çevirenlere, Hakk’tan yüz çevirmeyenlere, hakkı hukuku bilenlere selam olsun. Efendimiz (sav)’e, Hazreti Aişe’ye, Cebrail’e, İsrafil’e, Hazreti Ömer’in adaletine, ilk ezanı okuyan Bilal Habeşi’ye, Fatih’e, Süleyman’a, Şems’e dahi Mevlana’ya , hem güle hem bülbüle selam, selam olsun.
Türkiye’ye, şehadet şerbetini içen şehitlerimize, Kıbrıs’a, Bosna’ya, Arakan’a, Suriye’ye, Gazze’ye ve acının hükmettiği tüm coğrafyalara selam olsun. Herkese ve her şeye selamlar olsun..
Allah’ın rahmeti, bereketi tüm İslam aleminin üzerine nur olsun..
Selam ve dua ile…
Yorumlar