İnsanoğlu, eli kalem tuttuğundan beri sevgiyi yazıyor sayfalara. İlişkilerdeki sevgi konusu bir hayli geniş kapsamlı. Ancak en azından sevginin ne olmadığını konuşarak bu konuda iyimser bir başlangıç yapabiliriz diye düşünüyorum.
Hayatın ana teması olan sevgi, kentli insan için bir muamma haline gelmiş durumda. Özellikle evli çiftler arasında bazen çok fazla konuşulduğu için yıpratılan ve yanlış anlaşılan, bazense hiç konuşulmayıp üzeri örtülen bir konu. Evli çiftlerin bir zaman sonra sevildiklerine dair şüphe içine düştüklerini anlatan bir makale okumuştum. Görüyoruz ki, evli çiftler bir zaman sonra Seda Sayan-Mahsun Kırmızıgül misali “beni seviyor musun“, “bir daha söyle” moduna girebiliyorlar. Bu kısırdöngü, çiftler arasındaki ilişkileri oldukça yıpratıyor. Yıpratıyor çünkü insanlar aşk ve sevgiyi, sevgi ve duyguyu birbirinden ayıramıyor. Çiftlerin en büyük problemi, sevginin ne olduğu konusunda bir fikre sahip olmamaları ve kavram kargaşası yaşamaları. Aslında sevgi olarak anlatılan pek çok şey sadece bir yanılgı. Ancak çiftler bu yanılgılarına sevgi demeye devam ettikçe ilişki bir yerde tıkanıyor ve sorunlar başlıyor. Her kavganın ve tartışmanın nedeni “sevgi” oluyor. Halbuki çoğu zaman bu anlaşmazlıkların altından “sevgi” dışında her şey çıkıyor.
Sevgi’yi Yanlış Tanımlıyoruz!
Yüz kişiye “sevgi” nedir diye sorsak cevaplar nasıl olur bir düşünün. Bu zamana dek sevginin doğru tanımını yapan çok az çift gördük. Toplum, aileler, eşler sevginin ne olduğu konusunda henüz bir uzlaşıma varamamış durumda; tabi sadece toplum değil, bilimde de aynı muğlaklığı görebiliyoruz.
Sevgi kavramıyla ilgili literatürde de tatmin edici cevaplar bulmak çok zor. Ancak insanı merkezde tuttuğumuzda ve kendi toplumsal-dini motiflerimizden beslendiğimizde, şöyle bir sevgi tanımı yapmak mümkündür. Sevgi; insanın, kendisinin ve bir başkasının ruhsal tekamülünü desteklemek amacıyla benliğini genişletme arzusudur. Sevgi bir tekamül sürecidir ve tekamülü ancak “gerçek sevgi” ortaya çıkartır. İnsanlar ancak birbirlerini gerçekten severlerse karşılıklı olgunlaşma sürecine girebilirler ve birbirlerini ruhen yüksek makamlara götürebilirler. Sevginin tek hedefi tekamüldür. Aslında ilişkilerde bir başkasını sevmek, insanın hem kendisinin hem de karşısındakinin yükselmesine imkan verir. Tabi her şey gerçekse.
Yalan Dostum, Aşk Diye Bir Şey Yok!
Aşk, sevgi değildir bu konuda bir anlaşalım. Aşkta sevginin kalıcılığı yoktur. Aşk daha ziyade dürtüsel bir şeydir. Sevmekse okyanusların sonsuzluğunu sunar insana belki de kainatın. Güven ve huzur verir. Aşkta bu sonsuzluk hissi, güven hissi ve huzur bulunmaz. Aşkın olduğu yerde sevgi barınmaz ve aşk muhakkak bir gün biter. Bu, hayatın doğal döngüsüdür. Aşkın biten bir şey olması, ilişkiler devam etse de insanı vecd haline sokan ihtirasın ortadan kaybolmasıdır aslında. Bir dağın üzerindeki kar gibi erise de aşk, arkasında eriyen kar sularının beslediği yemyeşil bir dağ bırakır. Bu kötü bir şey değildir. Aksine ruhları daha olgun kılar ve başka bir boyuta taşır. Aşk ve sevgi arasındaki ilişki böyledir. Şimdi şu soruyu sorabilirsiniz kendinize: “Eşimi seviyor muyum, eşime aşık mıyım?”
Aşk, sevgi gibi bir çaba gerektirmez. Mekanizması daha basit ve sığdır. İnsan türünün devamına yardımcı olur; fakat ruhların tekamülünü gerçekleştirecek güce sahip değildir. Aşk sevgiye yakındır; ancak sağlıklı bir aile olmak, sağlıklı bir evlilik yapmak, sağlıklı çocuklar yetiştirmek ve huzurlu bir hayat için aşka değil, sevgiye ihtiyacımız var.
Aşkın Evla Olanı
Aşkın evla olanı, kapılarımızı hakiki bir sevgiye açan aşktır. Böyle bir aşk görevini tamamlar ve yerini artık sevgiye bırakır. Olması gereken de budur zaten. Gerçek sevgi çoğu kez, aşk duygusunun olmadığı bir ortamda, yani aşık olmadığımız halde sevgiyle davrandığımız zaman ortaya çıkar. Çiftler arasında aşk bitse dahi gerçek sevgi devam eder. Aslında aşk dönüşür ve sevgi tarafından kuşatılır, muhafaza edilir. Sevgi, ilişkinizde size ait olan ve ilişkinize vizyon kazandıracak her şeyi korur. Aşksa ilişkiyi değil, kendini korur. O yüzden çiftler arasındaki aşkın bitmesi bir kabus değil; bir ilişkide asıl korkulması gereken “gerçek sevgi“nin yitirilmesidir. Hemen akabinde şunu da söylemek gerekir ki; bir ilişkide pamuklara sarıp bir inci zarifliğinde korunması gereken de yine aşk değil elbette ki sevgi olacaktır.
Filmlerde, şarkılarda anlatılan aşk hakikaten yalan dostum. Öyle bir şey yok. O yüzden insanın çabası aşkı aramak değil; sevgiyi bulmak olmalıdır. Aşk, denizdeki dalgalar misali bazen kabarır, bazen durulur. O, ele avuca sığmayan çocuktur, daldaki kuştur, belki de geçip giderken yağmur bırakan bir buluttur. O yüzden ilahi aşk dışında aşka itibarımız pek yoktur. Sevgiyse, dalgaların vurduğu kıyıdır, limandır ve o hep oradadır. Huzur, o limandadır.
Sevmek Bir Duygu Değildir!
Sevgi bir duygu değil; eylemdir. Sevginin içinde bir irade vardır. Bu irade, sevginin niyet ve eylemi birlikte barındırması zorunluluğunu bize gösterir. Sevmek, asla pasif bir duruş olamaz. Aksine o bir eylemdir.
Sevmek bizi oturduğumuz yerden kaldıran güçlü bir iradedir. Bizi izleyici koltuğundan, bu eylemin aktörleri haline getirir. Sevgi duygusu taşıdığını iddia eden pek çok insan, hiç de sevgi dolu olmayan, hatta yıkıcı olan davranışlar ortaya koyarlar. Üzgünüm ama ne bilimsel literatürler, ne de farklı ilmi referanslar bu durumu sevgi olarak açıklamıyor. Bu sevgi değil. Çünkü sevginin doğası yıkarak ilerlemez. Sevgi hep tekamül etmek ister. Olgunlaşmak, büyümek ve hatta birlikte büyümek ister. Gerçekten seven kişi yapıcıdır. Çünkü sevgi o insanı artık “üreten, tefekkür eden, kalbi dolu bir insan” haline dönüştürmüştür. Sevginin yokluğu insanı saldırgan, düşmanca ve yok etmeye yönelik davranışlara iter. Sürekli yıkan, deviren, benlik değerinizi düşüren bir insan sevgi iddiasında bulunuyorsa da, elbette ikna edici olmayacaktır.
Sevgiyle ilgili yanlış inançlardan en büyüğüdür sevginin salt duyguyla ilişkilendirilmesi. Sevgi, duygularda taşınmaz. Sevginin lokomotifi eylemlerimizdir. O, eylemlerimizde var olur. Ayinesi iştir kişinin; lafa bakılmaz misali, gerçek sevgi laf kalabalıklarında, boş retoriklerde aranmamalıdır. Gerçek sevgi eylemdir. Karşınızdaki insanı dikkatle dinlemeniz bir sevgidir; o insan için fedakarlıkta bulunmanız sevgidir; şartlar ne kadar imkansız ve zor olsa da o kişinin yanında olmak ve onunla birlikte yürümek, bu sevgidir. Ama insanlar çoğu zaman retorik yaparlar ve bu söz sanatını sevgi diye adlandırdıkları için hem kendilerini hem karşısındaki insanları yanıltırlar.
Seviyorum Daha Ne Yapayım?
Bazı çiftler şöyle yakınırlar: “Onu çok seviyorum. Sürekli onu düşünüyorum. Bu yetmez mi?” Eyleme dönmedikçe evet yetmez. Eşinizle karşılıklı olarak beklentilerinizi bilmiyorsanız ama niyetiniz iyiyse, konu duygu safhasına takılıp kaldıysa üzgünüm ama yetmez. Eylemden kastım bir devrim değil şüphesiz. Sevgiyi oluşturan eylemler çoğu zaman bir devrim yapmaktan daha kolaydır. Bu eylemlerin ne olduğuyla ilgili bir reçetem yok; eylemler, ilişkinizin doğasına göre farklılık gösterir. Her çiçek nasıl farklı büyürse ilişkiler de böyledir. Çiçeği sulamadan ona uzaktan bakıp çiçeği sevdiğinizi söylemeniz onu büyütmez, aksine soldurur. O yüzden çiçeği seviyorsanız kalkıp çeşmeyi açıp su doldurmanız ve çiçeğin yanına gelerek suyu dökmeniz gerekir. Sevgi o yüzden eylemdir.
Sevginin çoğalması duygudan ziyade açık bir “fiil“dir. Hepimiz görmüşüzdür ya da duymuşuzdur: “Seviyorsan git söyle bence!” ifadesini. Konu biraz böyle aslında. Seviyorsan ara, seviyorsan yardım et, seviyorsan ilgilen, seviyorsan anla, seviyorsan dinle, seviyorsan çözüm üret gibi gibi.. Bir ilişki salt duygu üzerine değil; duygu ve eylem üzerine kurulur. İlişki duyguyla başlar ve sevginin mesken tutması için eylemlere ihtiyaç duyulur. Sevgi, eylemlerimizdir.
Sevgi Neydi?
Sevmek, kendimizin dışında başka insanları da kalbimizde taşıyabilme, kendimiz dışında başka insanları da sevebilme kapasitemiz ve yeteneğimizdir. Sevdikçe büyürüz. Sevdikçe ruhumuz genişler. Bu ruh genişlemesi için sevebileceğimiz, kendimiz dışında başka bir varlığa çekilebileceğimiz, emek verebileceğimiz, bağlılık ve sadakat göstereceğimiz bir öznenin bulunması gerekir.
Bir öznenin, bizim için diğerlerinden daha önemli olması “sevgi” anlamına gelir. Gerçek sevgi sürekliliği, istikrarı ve bağlılığı içerir. Yapıcı bir ilişkide ve evlilikte, taraflar canları istese de istemese de, düzenli ve rutin bir biçimde, birbirleriyle ve ilişkileriyle ilgilenmek zorundadır. Çünkü sevginin beslendiği kaynak eylemlerimizdir.
Sevme eyleminde, her iki öznenin de kendilerini kaybetmeden, birbirlerinin dünyasında kaynaşmaları elzemdir. İki insan birbirini ancak her biri kendi başına yaşayacak güçte olup da birlikte yaşamayı seçtiklerinde sever. İyi bir evlilik, ancak iki güçlü ve bağımsız insan arasında var olabilir.
Bir insanı sevmek fedakarlık ister. Bugünün ilişkilerinde en eksik olan hammaddelerden biri bu. Selvi Boylum Al Yazmalım filminin hepimizi ağlatan, ellerimizde mendillerle izlediğimiz o müthiş sahnesini hatırlayın. O sahnede Türkan Şoray “sevgi neydi” diye sorar ve der“sevgi emekti..” Hakikaten öyledir. Emek vermediğimiz bir şeyi gerçekten sevdiğimizi söyleyemeyiz. Emek vermediğimiz bir şeyi gerçekten hak ettiğimizi de söyleyemeyiz. Fedakarlık ve emek, karşılıklı birbirimize doğru yürümektir. O ilişkiyi hak etmektir. Böylece yollar belli bir noktada artık birleşecektir. Kendi benliğinizde eşinize yer açmadıkça onu asla anlayamazsınız. İlişkinizi güçlendiren şey bu yüzden niyetleriniz, duygularınız, düşüncelerinizden de öte eylemlerinizdir.
Sevmek, Hem Kendini Hem Eşini Değerli Kılmaktır!
İnsanlar sevmeyi en önce anne ve babaları tarafından öğrenirler. Değerli olduğumuza dair ilk işaret buradan gelir her zaman. Ve değerli olma hissi, sağlıklı bir ruh hali için en temel şarttır. Sevginin bize kattığı en büyük nimet, sevgi bize “değerli olduğumuzu” hissettirir.
Gerçekten bir başkası tarafından sevildiğini bilen, söylediklerinin dinlenildiğini gören, dün olduğu gibi bugün, bugün olduğu gibi yarın da sevileceği konusunda şüphesi olmayan bir insan, elbette kişiliğinde değerli olduğuna dair daha güçlü bir inanç geliştirecektir.
Gerçek sevgi bizi altüst eden, dağıtan bir kasırga değildir. Hoyrat ve hunhar değildir. Sevginin doğasında yıkmak yoktur. Gerçek sevgi, kalbimizde bulduğumuz ve insanın düşünerek vardığı, sağlıklı bir bağlılık oluşturan , kişiyi sorumluluk almaya yönelten bir karardır, bir yoldur.
Gerçek Sevgiyi Tanımak
Gerçek sevgi kendini üç saniyede belli eder gibi bir beylik cümleyi kurmayı çok isterdim. Ancak üzgünüm ki öyle üç-beş saniyede kendini ortaya koyabilecek, size göz kırpıp spot ışıklarla ben burdayım diyecek bir sevgi türü yok. Gerçek sevgiyi tanımak istiyorsanız, önce karşınızdaki insanı tanımalısınız. Önce birbirinizi tanımalısınız ve anlamalısınız ya da anlamaya motive olmalısınız. Her insanın sevgisini sunma biçimi, her ilişkinin fedakarlıkları, her ilişkinin dinamikleri farklıdır. Bu yüzden ilk yol ilişkideki özneyi tanımaktır.
Gerçek sevgiyi nasıl tanırız? Eğer birçok kişinin, dikkatinizi ve ilginizi çekmeye çalıştığı şanslı biriyseniz, içlerinden fiilen kimi seveceğinizi seçmek zorundasınızdır. Bu seçim kolay değildir. Ama bu seçimin en büyük kriteri, sevgimizin müstakbel alıcısının bu sevgiye ruhsal olarak tekamül edip edemeyeceği olmalıdır. Gerçek sevgi, sizi halihazırdaki ruhsal konumuzdan çok daha öteye götüren sevgidir. Seçimlerimiz, bizi daha yüksek bir ruhsal tekamüle ulaştıracak olan sevgiye göre şekillenir.
Gerçek sevgi bir keşfetmedir. Her keşifte ruhunuzun sandıklarındaki başka başka hazinelere ulaşmaktır. Gerçek sevgi insanı taçlandırır. Cesaretlendirir. Güçlendirir. Gerçek sevgide güven vardır. Ayrılık anksiyetesi olmayan sevgi gerçek sevgidir. Eşlerin birbirini incitmekten çekindiği sevgi gerçek sevgidir. Ruh ikliminiz kış olduğunda, mevsimi bahara erdiren sevgi gerçektir. Gerçek sevgide rekabet yoktur, savaş yoktur, sizinle yarışmaz, benliğinizi hedef almaz, sizi değersiz kılmaya asla çalışmaz. Gerçek sevgi, kusursuz değildir. Kusursuzluk zaten insana özgü bir kavram değildir. Gerçek sevgi, tüm kusurlara rağmen karşılıklı kusurları örtmek, büyütmemek ve çözüm üretmek üzerine kuruludur.
Gerçek sevgi ilişkinizin deniz feneridir. Değerlidir. Kıymetlidir. İhtiyacımız olan bu kıymettir. Dr.House dizisinden aklımda şöyle bir replik kalmıştı. “İnsanlar aşık olmadan yaşayamayacaklarını söylerler; onlara oksijenin daha önemli olduğunu söyleyin.” Aşksız yaşayabilirsiniz ama sevgi tüm insanlar için ruhun oksijenidir ve sevmek hayattaki en büyük eylemdir.
Sevgiyle, selamla ve dua ile..
çok güzel bir yazı. keyifle okudum.
Gerçekliği ortaya koyan ve her açıdan bizim olması gereken bu sevgi apaçık hayatımızda duruyor ve bizim onu almamız gerekiyor. Ne pahasına olursa olsun. Bu mükemmel yazı için teşekkürler.
Ruhumun çığlıkları olan duygularımı bu zamana kadar zihnimle yorumlamaya çalışmışım ve beni hep maddi dünyada cevap aramaya yönelmiş. Ancak bulduğum cevaplar ruhumun ıstırabını dindirememişti. Bu yazınız ruhumun özümün dili oldu ve ben onun bana ne demek istediğini şimdi anladım. Bazı insanlar her gün kullandığımız kelimeleri sihirli bir şekilde bir araya getirir ve ışık, ses olurlar ruhlara… Emeğinize, ruhunuza, kaleminize sağlık