Bu yazıyı okuyorsanız; tebrikler… Muhtemelen siz de bir sosyal medya kullanıcısısınız.
Eliniz altında hayatınız boyunca belki hiç karşılaşmayacağınız yüzlerce hesap var. Her anına şahit olduğunuz, sanki evinizin bir ferdi gibi olan onlarca insan…. Kendi hikayelerinizden çok onlarınkine şahit olduğunuz fenomenler…
Peki nereye gidiyoruz?
Şimdi o telefonu yavaşça masaya bırakın, gözlerinizi kapatın ve bir düşünün.
Yanınızda kimler var? Kaç tane samimi dostunuz var? En son ne zaman içinizden geldiği gibi dolu dolu kahkaha attınız? En son nereye gittiniz ve çok beğendiniz? İmkanlarınız ne kadar?
Artık omzumuzda bir yük gibi hissettiğimiz, kendimizi bir yarışta gibi hissederek hazırlandığımız ve başlı başına bir organizasyon havasında geçen ev oturmaları…
Sırf başkaları ne der diyerek aldığımız, belki sonradan evlerine bile gitmediğimiz insanların düğünleri için alınmış ve bir daha asla giyilmemiş kıyafetler…
Bana kalsa yapmam ama herkes sorup duruyor diyerek hazırlandığımız, belki bütçemizi aştığı için başka yerlerden kıstığımız ve sosyal medyayla hayatımıza giren baby showerler, doğum günü, diş partileri vs vs.
Oysa bir çocuğa verilebilecek en büyük hediye ona ayrılmış zamandır. Belki çocuklarımızın bile vaktinden çalıp adeta sosyal medya yarışına dönen hayatlarımıza bir göz atalım.
Artık sonu olmayan, her yıl modası değişen organizasyonlarla vakit harcayacağımıza çocuğumuzla baş başa bir doğa gezisi yapabiliriz. İlerde onun daha iyi eğitim alması için biriktirebilir veya bir kaç yıl biriktirdiğimiz parayla onunla yurt içi, yurt dışı gezileri yapabiliriz. Çocuğumuza eğitim olarak dönebilecek imkanlarımızı sadece “modaya uymak” uğruna ve dahası “başkaları için” harcamak?
Çocuğunun 2 yaş doğum günü için gelin ve damat gibi hazırlanan, sanki yeniden evleniyormuş gibi organizasyonlar yapan ebeveynler gerçekten normal mi?
Yoksa tüm bu çabalar eksik olan bir şeyi gidermek için mi? İfade edilmeyen veya yaşanılmayan duyguların bir nevi tezahürü olabilir mi? Muhakkak öyledir…
Bir insan mutlu olduğunda, dahası bunu hissettiğinde kimseye ispatlama ihtiyacı duymaz. Siz hiç bir arkadaşınızın sizi arayıp “çok mutluyum ya, sadece paylaşmak istedim” diyerek sizi aradığını hatırlıyor musunuz? O halde tüm bu mutluluk pozları neyi ispatlamaya çabalıyor???
Sosyal medyanın hayatımızdaki inkar edilemez yönünü kabul ediyorum. Bir çok iş alanı açıldığını, artık fenomenliğin bir meslek olduğunu da… Ama kullanıcıların şunu da bilmesini istiyorum, televizyonlar gazeteler nasılsa sosyal medya da öyle bir mecra. Üstelik daha ulaşılabilir. Orada insanların ne görmesi isteniyorsa onlar paylaşılıyor. Sakın kendinizi arka perdesini görmediğiniz hayatın bir anından karelerle kıyaslamalara, mutsuzluklara vurmayın. Kendinizi o hayatları yaşamak zorundaymış gibi hissetmeyin. Sosyal medyada hiç tanımadığınız insanların hikayelerini konuşmayı bırakıp kendi hikayelerinizi yazın.
Unutmayın, sizden başka herkes hayatınızda bir misafir. Bizim kültürümüzde misafirlere hürmet edilir. Ama unutmayın en büyük misafir sizsiniz. Kendinize verilen bu hayat süresince ve bahşedilen imkanlarla kendinize hürmet edin ve yaşayabileceğiniz en güzel hayat için çabalayın. Sizi siz olduğunuz için seven dostlarınızla, sadece sevdiğiniz için yaptığınız işlerle…. Gerçek mutluluğu yaşamanız dileklerimle…
cok güzel bi yazı olmuş benimde kendime her zaman dediğim ve bir türlü uygulamaya geciremediğim bir sey hayat senden ibaret olmalı benimde bir kızım var ve gercekten baskasına guzel görünmek ve yahut başkasının beğenisisni kazanmak için 1 yaş doğum günü yaptım kızım anlamadı bile 2 yaş doğum gününde rabbim nasip ederse doğa gezisine cıkıcam onunla
Güzel ve kısa bir yazı olmuş keşke biraz daha uzun analizlere ve çözümlere yer verilseymiş. Herkesin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.