İçinde bulunduğumuz Haziran ayında, seçimlerde oy vermek üzere hazırlanıyoruz. Bir çok kişi için siyaset ve moda çok uzak iki üç gibi görünse de aslında birbirlerine çok yakın iki arkadaş gibidirler.
Siyaset dünyası ataerkil bir alan olmasına rağmen, bu alanda aktif olan erkeklerden çok, kadınların ne giydiği söz konusu olur. Ne de olsa her türlü ortamda kadınların kıyafet seçimlerinin tartışıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bu çifte standartdan dolayı erkekler ne giyip giymediği ile pek gündemde olmaz. Ama şüphesiz siyasetçi kadınların ve siyasi eşlerinin kıyafetleri baştan aşağıya incelenir.
Renkler ve zevkler tartışılmaz demiş atalarımız. Doğru da demişler. Çünkü bir kişinin beğendiğini başkası beğenmeyebilir. Kıyafet analizi, moda eğitimi almadan da herkesin hakkında ileri geri rahatlıkla konuşabildiği, benim bildiğim doğrudur dediği bir konu haline gelmiştir. Oysa ki siyasi camiada bulunan kadınların bir çoğu uyması gereken kurallar doğrultusunda hareket etmeye dikkat eder.
Siyaset tarihinde uzun zamandır oturmuş bir kıyafet protokolü vardır. Örneğin belli davetlerde belli renkler kullanılması gerekir. Uluslar arası toplantılarda ziyaret edilen ülkenin protokol kodlarına özen gösterilir. Gözlemcilerin çoğu bu konuyu bilmeksizin eleştiride bulunur. Bir de siyasette bulunan hanımların başları örtülü ise onlar iki kat eleştirilirler. İyi, kalitesinden dolayı markası tanınmış bir ürün kullansalar hemen dindar kesimden eleştiriler gelir. Giydikleri kıyafette alışılmışın dışında bir detay olursa o da hemen herkes tarafından tartışılmaya başlanır. “Ama ben hiç beğenmedim bu baş örtüsü tarzını”, “O kıyafet hiç olmamış” diye ileri geri konuşur bir çok kişi. Kendileri de aynı ortamda bulunmak ve o kadar yoğun tempo içinde günde bir kaç kıyafet seçimi yapmak zorunda kalsalar acaba bunu başarabilirler mi?
Tabii ki siyasilerin eşleri, kadın bakanlar ve kadın millet vekilleri kıyafet konusunda destek almak zorundalar. Bir çoğunun beraber çalıştığı terziler ve tasarımcılar bulunmaktadır. Buna rağmen uzun süre siyasetin içinde bulunup devamlı farklı kıyafetler giymek zorunda olmak ve her yönden her an eleştirilerle karşılaşmak kolay olmasa gerek. Bu tarz eleştirilere karşı örneğin Mrs. Obama ilk röportajlarından birinde “Ben insanları değil, kendimi iyi hissettiren kıyafeti seçiyorum” demiştir. Mrs. Obamanın eleştirilerle ses getiren kıyafetlerinden birisi ise 13 Kasım 2013 de Grand Canyon’a ailecek tatile gittiklerinde Air Force One uçağından gri sortuyla inmesi olmuştur. “Neden sorun oldu anlamadım, tatilde istediğimi giyebilirim sanıyordum” diye şaşkınlığını ifade etmişti. Ama basın tarafından gelen eleştiriler üzerine Mrs. Obama bir daha First Lady iken şort giymemeye karar vermiştir.
Siyasetin içinde olan kadınlardan bir kaç tanesine bakınca, Madeleine Albright broslarıyla, Angela Merkel ve Hillary Clinton maskülen pantolon-ceket tarzlarıyla, Mrs. Obama rahat Amerikan tarzı, cesur neon renkleri ve feminen çiçekli elbiseleri ile anılmaya devam ediyor. Hayrunnisa Gül yüksek platform topuklu ayakkabılarıyla, Emine Erdoğan çift katlı başörtüleri ile Sare Davutoğlu ise mesleği olan doktorluğun sembolü önlüğünün tarzında uzun ceketleriyle öne çıkıyor.
Siyasette yer alan her kadının kendine özel, onu o yapan farklı bir tarzı olması siyasetin monotonluğuna renk katıyor. Tabii ki, başörtülü kadınların kendi başarıları veya eşlerinin başarılarıyla siyasette bir alan oluşturmaları, genç kızlara örnek olabilmeleri ise bir çoğumuzu mutlu ediyor. Siyaset, moda ve başörtüsü üçlüsü oldukça çelişkili de olsa bir o kadar da dünyaya ses getiren güçlü kadınlarında içine alan güzel bir atmosfer oluşturuyor. Yaklaşan seçimlerde ve yeni Türkiye’de hem fikirleri hem de farklı stilleriyle siyasete renk katan kadınları görmek oldukça güzel olacak. Siz ne dersiniz?
Yorumlar