Cyberspace sayesinde moda haftaları hem globalleşiyor hem de lokalleşiyor. Eskiden sadece Paris-New York-Milano arasında mekik dokuyan moda dünyası, şimdi daha fazla şehre uğramak, daha fazla marka ve koleksiyon sunumlarında yer almak mecburiyetinde. Moda jet hızıyla uçuyor, eteğine tutunmak isteyenler de mecburen jet lag (Şehirler arası saat farkından dolayı yolculuk yorgunluğu) ile boğuşmak zorunda kalıyorlar.
2015 bahar/yaz koleksiyonları için yapılan küresel moda haftaları geçen hafta Paris’te başlamıştı. İçinde bulunduğumuz günlerde ise New York Moda haftası hızla devam ediyor. Modayı yakından takip eden sizlerin çoğunun da bildiği gibi moda haftaları New York’tan sonra sırayla Londra, Milano ve İstanbul’da (Tokyo ile aynı zamanda) gerçekleşecek. Hindistan, Avustralya, Rusya, Çin, ve Kanada da moda haftası yapan şehirler arasına katılsa da takvimde gün yetmeyince bu şehirler, çareyi eş zamanlı olarak sunumlarını yapmakta bulacaklar.
Onlar yorula dursun, biz canlı yayın defilelerini cyber podyumlardan seyretmeye devam edelim. Teknoloji sayesinde moda dünyasından olmayanlar bile moda haftasını en küçük detayına kadar takip edebilirler. Bir zamanlar markaların halkla ilişkiler uzmanlarının kullandığı pazarlama tekniklerini artık markaların sosyal medya iletişim uzmanları uyguluyor. Hatta online networklerin gücünü anlayan moda markaları sadece uzmanlar görevlendirmekle kalmıyor, sosyal medya iletişim ağları da kuruyorlar. Yani her markanın tasarımcısından, ekibine, mankeninden, makyözüne kadar defilenin sunumunda katkıda bulunan her bireyin bu ağdaki sosyal paylaşımları koleksiyonların popülerliğinin hızla yayılmasını sağlıyor.
Sosyal platformlar sayesinde markaların sosyal medya hesaplarında defile için hazırladıkları koleksiyonları aylar öncesinden takibe başlayabiliyoruz. Defile gününde daha sunum saati gelmeden, sahne arkasında yaşananları an be an yayınlanan fotoğraflar ve videolar vasıtasıyla görebiliyoruz.
Teknoloji sayesinde “defile” kelimesinin anlamı böyle olunca da temsil ettiği konsept yenilendi ve bir zamanların defile anlayışından çok daha farklılaştı. Belki de modernize oldu ve teknik hale büründü diyebiliriz. Şöyle ki, moda konsepti sadece podyumda yürüyen mankenlerin sunduğu kıyafetler ve marka isimleri olmaktan çıkıp, bir sosyolojik algı ve kültürel prodüksiyon haline geldi. Twitter, Instagram ve Snap chat sayesinde defile dahil, öncesi ve sonrasında yaşananları farklı perspektiflerden (manken, makyoz, moda ekibi) gözlemleyip, masallaşan bir hikayeyi seyredebiliyoruz şimdilerde.
Bu değişikliklerden en popüleri ise tweet-way konsepti. Markalar, defile salonunda yer alamayan milyonlarca müşteriye kendilerini özel hissetmeleri için ve defilenin dinamiğini paylaşmaları için tweet-way konseptini keşfettiler. Tweet-way kavramı, mankenin koleksiyonu podyumda sunmasına bir kaç saniye kala resmini çekip bütün sosyal ağlarda yayınlanmasını sağlıyor. Buna da runway (Defile podyumu) yerine tweet-way (Twit podyumu) adı veriliyor. Böylece internet takipçileri mankenlerin üzerindeki koleksiyonları onlar podyuma çıkmadan önce görmüş oluyorlar. Canlı yayın ile yayınlanan defileler sayesinde de milyonlarca marka hayranı son koleksiyonu görmüş oluyor.
İçinde yaşadığımız kapitalist toplumda istediğimiz markaların ürünlerini internette bulup hemen tıklayıp alabiliyoruz. Canlı defilelerin sosyal ağlarla kesiştiği noktada öyle görünüyor ki sadece tweet-way fotoğrafları ile kalmayacak, bilgisayarımızda oturduğumuz yerden manken podyumda koleksiyonu tanıtırken faremizi mankenin üzerinde tıklayıp, açılan pencerede aynı kıyafeti anında sepetimize atabileceğiz. Gelecekte hangi teknolojik sürprizlerle karşılaşacağız acaba? Merakla bekliyoruz…
[…] İstanbul Moda Haftası modaseverleri ağırlamaya hazırlanıyor. Daha önceki yazılarımızda moda haftaları ve şehirler ile ilgili farklı fikirler paylaşmıştık. Bu yazımızda ise İstanbul şehrinin […]