Günümüzde, ruh sağlığı konusunda önemli adımlar atıldı. Davranış problemleri ve kişilik bozuklukları ile ilgili artık daha fazla bilgiye sahibiz. Fakat toplumda, özellikle ruh sağlığı ile ilgili kavramların ve rahatsızlıkların yanlış kullanımına sıklıkla rastlamaktayız. Bugünkü yazımda, antisosyal kişilik bozukluğu ( sosyopati ) üzerinde duracağız. Antisosyal kişilik bozukluğu nedir, nasıl anlaşılır, ebeveynlerin bu konudaki etkileri nelerdir birlikte bakalım.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu Nedir?
Antisosyal kişilik bozukluğuna sahip insanlar, ahlak ya da başkalarına saygı duyma konusunda çok az bir hassasiyete sahiptir. Bu insanların davranışlarının neredeyse tamamı kendi ihtiyaçlarına göre şekillenir. Başka bir deyişle bu kişiler “vicdan”dan yoksundurlar. Ortalama bir insan, erken bir yaşta davranışlarına bazı sınırlamalar getirmesi gerektiğini ve bazı isteklerini ertelemesi gerektiğini anlar. Oysa antisosyal kişilik bozukluğuna sahip kişiler, başkalarının isteklerini nadiren hesaba katarlar. İhtiyaçlarını hemen karşılamak ister ve hayal kırıklığına tahammülleri yoktur. Sadece kendilerini düşünürler. Davranışlarıyla başkalarına acı verip vermedikleri umurlarında bile değildir. Çok az düzeyde suçluluk ve pişmanlık duyarlar. Çok kolay yalan söyler. Bu insanlar genelde çekici, zeki, başkalarını kolayca yönlendirebilen insanlardır. Ancak yaptıkları işlerde istikrar gösteremezler. Kuralları çiğnemeye yatkındırlar ve yakalandıklarında özürleri öylesine ikna edicidir ki, genellikle ceza almadan işin içinden sıyrılırlar. Ki çoğu zaman, onlar için cezalandırılmak acı veren bir olay olarak görülmez. Hisleriyle yaptıkları arasında uçurum vardır.
Antisosyal kişilik bozukluğunun en belirgin iki özelliğinden birincisi; empati ve başkaları için kaygı duyma eksikliği; ikincisi ise utanç veya suçluluk duygusundan yoksun olmaktır. Davranışları ne kadar zarar verici olursa olsun asla pişmanlık duymazlar.
Antisosyal kişilikleri anlamak için, bu kişilik bozukluğuna neden olan faktörleri bilmek gerekir. Faktörler genetik olduğu kadar, anne-baba tutumları ve çevreden de kaynaklanabilmektedir.
Asosyal Ve Antisosyal Aynı Mıdır?
Asosyal ve antisosyal kavramları tamamen farklı anlamlara gelmektedir. Toplum içinde, günlük hayatta, sosyal olmayan kişilere antisosyal gibi ifadeler kullanılmaktadır. Ancak bu kullanım tamamen yanlış bir kullanımdır. Bu durumun antisosyallikle bir ilgisi bulunmamaktadır.
Biyolojik Etkiler
Antisosyal davranışların ortaya çıkmasına neden pek çok etken vardır. Bu etkenlerden birincisi “biyolojik etkenler” dir. Özellikle suç davranışlarında genetik bir etki olduğu görülmektedir. Söz konusu olumsuz davranışlar, kısmen de olsa genetiktir.
Bunun yanısıra annenin doğum öncesinde yetersiz beslenmesi, toksik etkiye maruz kalması antisosyal kişilik bozukluğuna yol açabilmektedir. Ancak genetik göz ardı edilmemesi gereken bir faktör olsa da, bu rahatsızlığı asıl tetikleyen yapılar elbette ki çevre etkisinden kaynaklanmaktadır.
Anne-Baba Etkisi
Antisosyal kişilik bozukluğunda ikinci etken “ebeveyn etkisi”dir. Bu noktada anne-baba tutumları önem kazanmaktadır. Özellikle çocuk üzerinde denetim kurmayan ebeveyn tutumu, bu bozukluğu tetiklemektedir. Anne-babalarıyla gündelik yaşamda güçlü bir iletişimi olmayan, çocuğun kimlerle arkadaşlık ettiğiyle ilgilenmeyen anne-babaların çocuklarının, antisosyal kişilik bozukluğu geliştirme olasılığı çok daha yüksektir. Bu çocukların ebeveynleriyle karşılıklı olarak kurdukları ilişki genelde düşmancadır. Aynı zamanda fiziksel şiddet ve alay etmede bu ebeveyn tutumunda sıklıkla görülür. Bu ebeveynler çocuğu sık sık ihmal ederler. Genelde evde bulunmazlar. Ancak çocuk bir şekilde anne-babaya itaatsizlik gösterdiğinde, sert bir şekilde cezalandırılırlar.
Bu çocuklar, doğdukları andan itibaren huzursuz, dürtüsel, kaba davranan, aşırı aktif, dikkatsiz ve yavaş öğrenen çocuklardır. Bu durum anne-babanın çocuğa olan ilgisini zorlaştırır ve çocuğa yönelik şiddet ve kötü muamele riskini arttırır. Sonuçta diyebiliriz ki, bu çocuklar hem yıkıcı antisosyal davranışlara biyolojik bir eğilim taşırlar; hem de onların istenmeyen davranışlarını pekiştiren anne-babaya sahiptirler. Olumsuz ev ortamı, bu rahatsızlığı doğrudan etkilemektedir.
Antisosyal Kişilikleri Anlamak
Antisosyal davranışlar yaşamın ilk yıllarında başlar ve yetiştirme etkisiyle kişilikte kalıcı bir hale gelir. Bu rahatsızlığa sahip insanlarda görülen tipik semptomlar şöyledir:
– Bu çocuklar genelde, diğer çocukların kendilerine karşı saldırgan olacaklarını düşünürler.
– Tüm eylemlerde olumsuz bir kasıt ararlar.
– Tepkileri genelde saldırgandır.
– Ahlak, erdem ve vicdandan yoksundurlar.
– Genelde belirgin düzeyde dikkat eksikliğine sahiptirler.
– Yıkıcı davranışları sonucunda aldıkları cezalar nedeniyle arkadaşları ve öğretmenleri tarafından reddedilirler. Böylece bu çocuklar daha yıkıcı olurlar.
– Düzensizdirler.
– Hilekar ve suça eğilimlidirler.
– Rahatlıkla yalan söylerler.
– Merhametsizdirler.
– Geleceği planlayamazlar.
– Kendisi ve başkalarının emniyeti konusunda duyarsız bir tavra sahiptir.
– Kavgaya karışmaya her an meyil gösterirler.
– Daimi bir endişe, moral bozukluğu ve sinirlilik gösterirler.
– Zeki, yetenekli, dikkat çekici özelliklere sahiptirler.
– İstikrarsızdırlar.
Sosyopatinin Tedavisi Var Mı?
Sosyopati, ilk çocukluk veya ergenlikte başlayan ve yetişkinlik döneminde de devam eden ciddi bir rahatsızlıktır. Özellikle anneden veya huzurlu bir ev ortamından yoksun çocuklarda görülme olasılığı artmaktadır. Bununla birlikte, sosyopat olan bir insanın çocuklarının da sosyopati geliştirmesi çok olasıdır. Çünkü sosyopat olan ebeveynler çocuklarına karşı da ilgisiz bir tutum içine girerler ve çocuklarına şiddet gösterirler. Bu nedenle babanın fiziksel yokluğu ve fiziksel şiddeti çocuğun sosyopat bir yapı içine girmesini hızlandıracaktır. Dolayısıyla sosyopati, tedavi edilmediğinde ortaya çıkan durum bir nevi kısır döngü.
Sosyopatlar genelde tedavi için başvurmazlar. Çünkü onlar hep çevrelerinden şikayet ettikleri için tedaviye ihtiyaçları olmadığını düşünürler. Tedavisi oldukça zordur fakat sonuç elde edilebilir bir tedavidir. Tedavi sürecinde hasta ve terapistin motivasyonunun yüksek olması çok önemlidir. Özellikle bilişsel fonksiyonlar geliştirilmeli, sosyal ve ahlaki davranışlar konusunda hasta yönlendirilmelidir.
Sonuçta sosyopati, psikopatinin farklı bir boyutu olarak görülmelidir. Bu noktada sosyopati elbette bir rahatsızlıktır ve literatüre geçmiştir. Bu nedenle önleyici tedaviler oluşturmak, toplumsal bilinç ve farkındalık oluşturmak, bu konuda aileleri eğitmek oldukça elzemdir. Tıp biliminde olduğu gibi, psikolojide de erken tanı oldukça önemlidir.
Yorumlar