Şahsen özel günlere pek anlam veremem. Hayatımızdaki değerli kişilere sadece bir gün boyunca hediyeler, sürprizler, iltifatlar sunmak anlamsız gelir bana. Ama bugünler vesilesiyle de bazı şeyleri sorgulamak gerektiğinden alıkoyamam kendimi. Dün ‘anneler günü’ idi mesela.
Annelik, tüm inançlarda kutsaldır. Annelik, bir mucize olarak adlandırılır. Çünkü tüm sosyal cinsiyet tabuları yıkılıp reddedilse de, annelik asla reddedilemez bir olgudur. Annelik, kadına aittir. Bu yüzden bir kadınla ilgili alınan tüm karar ve yaptırımlar, gelenekler, kanunlar, davranışlar kadının anneliğiyle ve dolayısıyla nesille de alakalıdır. Bu kadını kısıtlamak olsun yada kadını özgürleştirmek(!) olsun, hepsi bir nesil mühendisliğidir.
20. yy’ın kadın konusunda en belirgin özelliği kadını ve anneyi ayırması oldu. Oysa kadın anneliğiyle de özgür ve değerli olmalıdır. Kadının özgürlüğü ve erkeklerle eşitliği ne kadar çok konuşulursa kadının anneliğini bundan hep ayrı tuttular.
Sanki anne olmak, kadın olmaktan bir vazgeçiş ve belli kısıtlamaları kendiliğinden kabul etmekmiş gibi düşünüldü. Kadın hakları konuşuldukça, anne hakları o kadar konuşulmadı. Anneler sanki çocuklarıyla var olan cinsiyetsiz varlıklarmış gibi, çocuğuyla var olan, çocuğunun mezun olduğu okulla mutlu olan, kazandığı maaş derecesinde kıymetli olan, çocuğunun kurduğu yuvanın güzelliği nisbetinde derecelendiren, sürekli çocukları üzerinden değer atfedilen bir varlık oldu. Çocuğu okulda başarısız bir anne başarısız sayıldı. Çocuğu yemek yemeyi sevmeyen ve biraz zayıf olan, ilgisiz bir anne oldu. Çocuğu hayatta neyi yapamaz veya elde edemezse “Annesi beceremedi.” dediler. Elbetteki annelik tüm bunlarla alakalıdır ve genelde anneler tüm bu işlerin altından kalkabilir. Peki annelik bu kadar güçlü olmayı gerektiren, her işin altından kalkması gereken mucizevi bir ‘superwomen’lıkken neden kadınlığın ve kadınların hala bu kadar sıkıntısı var?
Çünkü 20. yy kadın-erkek eşitliğini(!) tartışırken ortaya 3 cinsiyet çıkardı. Kadın-erkek ve anne. Tüm bu tartışmalar ekseninde de anneyi bertaraf etti. Üstüne bu kadar vazifenin yüklediği anneyi kadın olarak görmediği için, bir şirkette üst kademede yönetici olmuş bir kadının başarısı, annelerin başarısını gölgeledi. Büyük bir getirisi olacak ihaleyi alamayan kadın bir yönetici, başarısız olarak görülmezken, matematiği düşük olan bir çocuğun annesi başarız olarak yaftalandı. Ve anneliği kendinden ayrı gören kadın, şimdi anne ve kadın olarak da karşı karşıya kaldı. Annelere layık görülmeyen muameleler kadınlara layık görülür oldu. Annesine yapamadığı, yapılmayacağını istemediği davranışlar, kadınlara yapılmaya başlandı. Annesine fiske dahi atamayacak erkekler eşlerine şiddet, başka kadınlara taciz, işyerlerindeki kadınlara köle muamelesi yapıyorlar. Modernitenin kadın konusundaki açmazı. Tüm kadın hakları konusundan önce yapılması gereken şey; kadını anneyle barıştırmak olacaktır.
Anne; kadındır. Ve Allah insanı bir erkek ve bir kadından yaratmıştır. (Hucurat,13)
Ve insanlık, Müslümanlar; Habeş kralı Necaşi’nin karşısında Hz. Cafer’in Mekkeli müşriklerden Amr’a söylediği gibi “Senin annene olan saygın bütün kadınlara yansımalı.”
Kadınlar gününü ayrı, anneler gününü ayrı kutlayan modernizmin anneler günü kutlu olsun…
Yorumlar