Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Ne vakittir yazmayı düşündüğüm bir konuydu. İstanbul’da yaşanan üzücü metrobüs kazası sonrası yazmanın vakti geldi diye düşündüm. Araba kullanırken ki davranışlarınız, tavırlarınız aslında doğrudan kişiliğinizin yansıması. Bu yazı ile kaç sürücü, hatalı davranışlarını düzeltir, kendine çeki düzen verir, oturup bir düşünür bilemiyorum ama benimki bir sancı işte. Araba kullanma ile kişiliğiniz arasındaki ilişki nasıl mı? Gelin birlikte bakalım.

Metrobüs Kazasında Hata Kimdeydi?

Öncelikle İstanbul’da yaşanan metrobüs kazası ile başlayalım. Çok talihsiz bir olaydı ve oldukça üzücü. Konunun detaylarına girdik, metrobüsteki kaza anı görüntüleri izledik, burası daha da korkunçtu. Bir yolcu hareket halinde olan ve içinde onlarca insan taşıyan metrobüs şoförüne şemsiyeyle vuruyor, darbenin etkisiyle refleks olarak şoför şok halinde yerinden sıçrıyor ve sonuç facia.

Burada sıkıntılı olan birkaç durum var. Birincisi yolcu ve şoförler arasında yaşanan kavgalar çok nadir değil maalesef. Sadece sonuçları bu kadar trajik olmadığı için genele yansımıyor. Ancak şoförler, belki çalışma koşullarından, belki de mesleki deformasyondan olsa gerek yolculara pek de kibar davranmıyorlar. Şoförlerin hatalı davranışları, şoföre şemsiye vuran yolcuyu masum yapmaz elbette. Özür dileyerek söyleyeceğim ki, yolcunun yaptığı da düpedüz ahmaklık. Sonuçta genel olarak topluma tamamına sirayet etmiş bir kabalıktan bahsediyorum. Üzgünüm ama biz nezaket ve saygı kültürünü yitirdik diye düşünüyorum. İşte asıl sorun bu. Kabayız. Küstahız. Kibirliyiz. Şoför, burası benim mekanın diye bir üstten bakışa sahip. Yolcular, para ödüyorum, hizmet alıyorum, tabi ki benim istediğim olacak zihniyetinden ötürü nezaketsiz. Sonuçta bir köprüde iki keçi olmuyor işte ve tosluyor. Umarım bu acı tecrübeden herkes gereken ödevi almıştır.

Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Solla-ma!

Üç şeritli bir yol. Yolunuzda gidiyorsunuz. Orta şerittesiniz. Radyoda bir müzik çalıyor. Sakin sakin ilerliyorsunuz. Ama bir anda arkanızdan çılgınca bir hızla gelen iki araba gördünüz ve bu iki arabadan biri sizin solunuzdan, diğeri sağınızdan aynı anda ve aynı jet hızıyla geçtiler. Yol, üç şeritken bir anda tek şeride düştü ( ki bu ihtimal her zaman vardır) ve şimdi ne olacak? Sizin sükunetle giden seyahatiniz, ne yapacağını bilemeyen o iki araç yüzünden kaosa dönüşebilir mi? Allah korusun ama maalesef evet. Siz sıfır hata ile kendinizi sıkıntılı bir durumda bulabilirsiniz.
Burada sorun ne? Sollamayalım mı? Sollayalım. Ancak yerinde ve zamanında ve de kimseyi tehlikeye atmadan solama yapalım. Ama trafikte bir araç yavaş gidiyorsa bir sıkıntısı elbette vardır. Empati kurun. O insan hasta olabilir, yaşlı olabilir, aracı sıkıntılı olabilir, her şey olabilir. Lütfen bunları düşünelim. İşte konu yine dönüp dolaşıp nezaket ve saygıya ve de kişilik bozukluğuna geliyor. Çok üzgünüm ama sürekli tehlikeli sollamalar yaparak kendisini ve başkalarını trafikte riske sokan insanların, sokakta egzos patlatarak giden sürücülerin antisosyal kişilik bozukluğu olduğu tespit edildi. Antisosyal kişilik bozukluğu da çok hafif bir şey değil. Eğer böyle araba kullanacaksanız lütfen ilk önce tedavi olun.

Aşırı Hız

Bakınız araç kullanırken hızı herkes sever. Hız, abanın doğasında olan bir şey. Henry Ford ilk arabalarını, insanların daha hızlı koşan bir at istedikleri düşüncesinden hareketle oluşturmuş, arabaların çıkış mantığı hız zaten. Ama trafikte tek başınıza değilsiniz. Hız yaparken güven parametresine göre hareket etmelisiniz.

Size bizzat kendimin denediği bir anekdot anlatacağım. Bildiğiniz üzere İznik, Bursa’nın hoş bir ilçesi ve Bursa merkeze yaklaşık 90 km uzaklıkta. Birkaç arkadaş kız kıza İznik’e gitmeye karar verdik ve İznik’e giderken sürücü olan arkadaşımla hız deneyi yaptık. İkimizde Bursa’dan aynı anda hareket ettik. O yaklaşık 120 km bir ortalama ile İznik’e gidecekti, ben de 90 km. Yola çıktık. Varış noktasına geldik. Saatlerimize baktık. O 120 km ile ben 90 km ile İznik’e vardığımızda aramızda sadece 15 dakika fark etti. Bazen insan düşünüyor bu kadar fikirsizce hız yapmaya değer mi? Aradaki fark 15 dakika. İnanın değmez. Eskiden çok daha hızlı araba kullanan biri olarak şunu da söylemek isterim ki, araba kullanmanın keyfi normal bir hızla inanın çok daha güzel.

Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Sinyal Neden Vermiyorsunuz?

Türkiye’de bazı iller var deşifre etmeyeceğim ama inanılmaz kötü bir araç kullanma tarzları var. Sinyal vermeyen, yolun ortasında bir anda duran, yolu kendi tapulu malı olarak gören bir güruh var Türkiye’de. Sanki bizler sürücü değil müneccimiz ve herkesin yapacağı hamleyi biliyoruz. Lütfen ey sürücüler, lütfen rasyonel düşünün. Sinyal vermezseniz, nereye döneceğinizi nereden bilelim? Müneccim değiliz. Küremiz yok. Lütfen biraz hassasiyet ve tabi ki nezaket, nezaket, nezaket.

En Soldan En Sağa Direkt Geçiş!

Şimdi yine kişilik bozukluğu göstergesi olarak tespit ettiğimiz bir trafik davranışını konuşacağız: en soldan giderken bir anda arabaları ittire ittire en sola geçenler… Bunu neden yapıyorsunuz? Özel, ani bir durum dışında bu davranışı normal saymamız psikoloji bilimi açısından imkansız. Bakınız en soldan en sağa geçerken aşamalı bir süreç takip edilir. İlk önce sağ şeride geçersiniz sinyal ile! Sonra dönüş yapacağınız yere yaklaştığınızda sinyal vererek kolaylıkla dönebilirsiniz. İşte sağlıklı ve normal bir ruh hali bunu yapar. Umarım hepimiz böyle yaparız.

Kadınların Kadınlara Düşmanlığı Trafikte De Devam Ediyor!

Kadınların, en büyük düşmanı hemcinsleri maalesef. Bununla ilgili bir yazı yazmıştım önceki aylarda. Maalesef ki bu durum trafikte de aynı. Birbirimizi tüm yaşam alanlarında olduğu gibi trafikte de gözetmemiz gerekirken, bazı kadınlar yolda tribe giriyor, sizinle yarışıyor, iki dakikada sizi süzüyor, vs, vs, vs. Bu ne Allah aşkına? Trafikte erkek sürücülerden çektiğimiz yetmiyormuş gibi bir de kadın sürücülerle uğraşıyoruz. Lütfen birbirimize destek olalım, köstek değil.

Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Gelelim Erkek Sürücülere..

Kimse alınmasın, gücenmesin erkekler berbat araba kullanıyorlar. Türkiye’deki istatistiklere göre tehlikeli kazaların çoğu erkekler yüzünden gerçekleşiyor. Üstelik bir erkek ve bir kadın kaza yaptığında, hata oranı % 80 erkeklerde oluyor. Feminist asla değilim. Kadınları yüceltmiyor, erkekleri yerin dibine sokmuyorum. Aşırı gerçekçiyim ve bu veriler resmi veriler. Bu sonuçları, sigorta şirketlerinin verilerinde de bulabilirsiniz.

Sonuç:  Trafikte nezaketsizlik problemi en çok erkeklerde. Kamyonların, Ferrari hızında gittiği bir ülkede, okul servislerinin pek çoğunun, içindeki çocukların canını ve güvenliğini tehlikeye atarcasına hız yaptığı bir ülkede, kadın sürücü gördüğünde yolda saçmalayan erkeklerin olduğu bir ülkede trafik sorununun merkezinde elbette erkekler olacak. Yine yapılan araştırmalar kırmızı ışık, radarla hız kontrolü gibi pek çok konuda kural ihlalinin erkekler tarafından yapıldığını gösteriyor.

Niye erkekler daha sorunlu? Çünkü erkeklerin pek çoğu, arabasıyla özdeşim kuruyor. Bu insanların büyük kısmı ağır psikolojik hasara sahip olan kişiler. Bu kişiler trafikteyken kendilerini sollayan bir araca asla tahammül edemiyorlar. Sol şeritten selektör yapa yapa, herkesi sağ şeride ite ite araba kullanmayı maharet zannediyorlar. Araba sağa geçmediyse, öndeki aracın tamponuna yapışacak kadar kuralsızlar. Simsiyah filmli, modifiye edilmiş arabalarıyla gurur duyuyorlar. Statü farkı çok gözetemiyorum. Her statüde böyle sürücüler var. Bu tarz araç kullanan sürücüler bir psikolojik tahlile tabi tutulsa antisosyal kişilik bozukluğu, ağır depresyon, düşük kendilik değeri ve daha birçok komorbid psikolojik hastalığa tanı koyabiliriz.

Trafikteki Davranışlarınız Kişiliğinizi Yansıtıyor

Park Etmek de Erkeklerin Tekelinde Bir Konu Değil!

Bir kadın aracını park ederken müdahale etmeyin. Sıfır park yapıyorsunuz, aracınızı şiir gibi park etmişsiniz hala size “sol yap, sol yap, sol yap” diyorlar. Anlamsız. Ben nazikçe başımdan savıyorum, siz de öyle yapın. Zira park etmeyi sizden öğrenecek değiliz.

Trafik Bir Yaşam Alanı ve Yaşamdaki Tüm Kurallar Trafik İçin De Geçerli!

Önce bunu bir kabul etmek lazım. Trafik, bir yaşam alanı. Çoğu insan, günün büyük bir kısmını trafikte geçiriyor. Herkesin derdi sağlıkla, güvenle gideceği yere varabilmek. Bu süreci zorlaştırmaya, çekilmez hale getirmeye kimsenin hakkı yok. İnsanlar otobüste, metrobüste, metroda, kendi aracında, feribotta, uçakta huzur ve güvenle seyahat edebilmeli. Bu ise ancak saygı, sağlıklı bir kişilik, sağlıklı bir ruh hali, nezaket ve eğitim ile mümkün. Gerekirse sürücüler için zorunlu eğitimler oluşturulmalı. İnsanların beynine bu prensipleri çakana kadar sürücüleri eğitmeliyiz. Trafikte, güvenlik tehdidi yaratanları şikayet etmeliyiz. Bizler bu konuda mücadele etmeliyiz.
Hep kıyaslarız ya kendimizi dünyanın başka başka ülkeleriyle. Bizim de iyi olduğumuz noktaları görüp haklı bir kıvanç duyarız ya hani. Maalesef trafikteki davranışlarımız konusunda kıvanç duyamıyoruz. Israrla altını çizdiğim; nezaket, zarafet, saygı gibi kriterler, Batı’dan çok bize ait erdemlerse eğer, bizlerin mükemmel güvenli, saygılı ve huzurlu bir trafik zihniyetimizin olması gerekiyordu. Ama öyle değil. Bu konuda Avrupa hatta Afrika ülkeleri bile bizden çok daha nazik olarak, üstün bir trafik ahlakına sahip görünüyorlar. Umarım bizler de trafik konusunda ve her konuda nezaket kültürümüzü, saygı kültürümüzü, zarafet kültürümüzü yeniden hatırlar ve yaşatırız, tıpkı bizden öncekiler gibi.

Herkes, tüm yaşam alanlarında birbirine saygılı olmayı öğrendiğinde, trafikteki davranışlarımız da düzelecektir diye düşünüyorum. Temenni ediyorum.

Yolumuz açık olsun.

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir