Oyuncu Meryem Uzerli’nin “ burnout ” olması ve dinlenmek istediğini söylemesinin üzerinden günler geçti . Uzerli , Almanya’ya gitti ama “ burnout “ tartışmaları bitmedi . Peki nedir bu “ burnout ” , Türkçe ifadesiyle “ tükenmişlik sendromu ” bir bakalım …
Günlük hayatta , tükenmişlik sendromu kavramı , bazı meslek grupları tarafından cümle içinde sıkça kullanılıyor . Tükenmişlik sendromu , iş hayatında aşırı yorgunluk , aşırı yüklenme , monotonluk , istirahat edememe , kişinin ortaya koyduğu performansa rağmen beklediği verimi alamaması gibi sebeplerden dolayı kişide ortaya çıkan psikolojik haldir . Tükenmişlik sendromunun en temel semptomları ; motivasyon kaybı , çaresizlik , tahammülsüzlük uyku ve iştah bozukluğu , gastrointestinal dediğimiz mide şikayetleri ve kas ağrılarıdır . Tüm bu duygular , kişinin ruhsal ve fiziksel yaşamına zarar verici nitelikler gösterir . Genel olarak ifade edecek olursak , tükenmişlik sendromunun belirtilerini şu kategorilerde açıklamak mümkündür ; duygusal tükenmişlik belirtileri ; depresif duygulanım , kendini desteksiz ve güvensiz hissetme , ümitsizlik , evde gerilim ve tartışma artışı , kızgınlık , sabırsızlık , huzursuzluk gibi negatif duygularda artış , nezaket , saygı ve arkadaşlık gibi pozitif duygularda azalma olarak sıralanabilir . Fiziksel tükenmişlik belirtileri ; kronik yorgunluk , güçsüzlük , enerji kaybı , yıpranma , hastalıklara daha açık olma , sık baş ağrıları , bulantı , kas krampları , bel ağrısı , uyku bozuklukları gibi değişik sorun ve yakınmaları içermektedir . Zihinsel tükenmişlik bulguları ise ; doyumsuzluk , kendine , işine ve genel olarak yaşama karşı negatif tutumlar içerir . Sonuçta bu durum kişinin işten uzaklaşmasına , işten kopmasına neden olabilir .
Türkiye’de yapılan bir araştırmada , tükenmişlik sendromunu en fazla yaşayan meslek grupları olarak da hekimler , öğretmenler , hemşireler gösterilmektedir . Nihayetinde bu sadece belli bir mesleğe atfedilecek bir rahatsızlık değildir . Günümüz koşullarında , hemen hemen her meslek grubu , mesleki tükenmişliğin risk faktörleri içinde yer almaktadır …
Bizim dedelerle , ninelerle konuşurken sorarım bazen , onların gençliğinde var mıydı böyle bir tükenmişlik , bıkkınlık diye . Hepsinin ortak cevabı , “ yoktu be evladım , o zamanlar kanaat vardı , dürüstlük vardı , tükenmişlikmiymiş o dediğin yoktu , yoktu evladım … ” Geçmişin sade yaşamları , insan psikolojisine elbette ki daha münasipti . Bugünse iş hayatının rekabetçi yapısı , insanlar arasında güven duygusunun azalması , iş ortamlarında oluşan dedikodu bu sağlıksız sendromun da tetikleyicisi aslında . İnsanlar 24 saatin neredeyse 15-16 saatini çalışarak geçiriyorlar . Özellikle bayanlar üzerindeki psikolojik ve toplumsal baskı çok fazla . Aile Bakanlı’ğının konuyla ilgili çalışmalarıysa umut vaat ediyor .
Herkes böyle zor koşullar altında çalışmıyor olabilir ancak çoğu insan bu psikolojik şiddete maruz kalıyor . Toplumla uyumu bozulan insan ise bir destek almadan yaşamına sağlıklı bir şekilde devam edemez hale geliyor . Düşünün ki , hevesle ve yüksek motivasyonla başlanan işlerde kişi bir zaman sonra emeğinin karşılığını alamadığında , takdir görmediğinde yavaş yavaş cepten yemeye , kendi ruhunu eksiltmeye ve tüketmeye başlıyor . Bir zaman sonra sarf edilen enerji , zayi olmuş görülüyor . Kişinin üzerindeki bu duygusal baskı , zamanla hayata karşı oluşturulan olumlu argümanların ve yaşama sevincinin de kaybolmasına sebep oluyor .
Tükenmişlik sendromunu oluşturan bir başka risk faktörü de mükemmeliyetçi tutumlar ! Mükemmeliyetçilik duygusunun dozu önemli . Aşırı doz uygulandığında , kaçınılmaz son her şeyden vazgeçmek olarak karşımıza çıkıyor . Her işi kusursuz yapmaya çalışmak , her şeye yetişmek , beklentileri yüksek tutmak , insanlara “ hayır ” diyememek , birden fazla sorumluluğu üstlenmek , kişinin sürekli olarak hem iş hem de özel yaşamı arasında denge kurma çabaları bir zaman sonra , insanın , omuzundaki yükler altında ezilmesine sebep oluyor . Çünkü insan her şeyi kontrol etmezse , her şeyin ipinin elinden kaçacağını düşünüyor . Relax ! Rahat olduğunuz zaman da , kontrollü ve disiplinli olmak elbette ki mümkün . Mükemmeliyetçilik nasıl ki öğrenilen bir şeyse , disiplinli rahatlık da öğrenilebilir !
Tükenmişlik sendromu yaşayan yurdum insanı elbette ki Meryem Uzerli kadar şanslı değil ! En azından işi gücü bırakıp Almanya’ya kliniğe gidemiyorlar . Tamam o zaman ne yapalım ? Bu durumu nasıl önleyelim ? Hangi tedbirleri alalım ? Öncelikle kişi , kendi durumunun farkına varmalıdır . Halihazırdaki problemini değerlendirirken gerçekçi olmalıdır . Yaşadığı sıkıntıların iyi bir analizini yapıyor olmalıdır . 24 saatlik bir zaman diliminde, iş ile eve ayıracağı vakti ve dengeyi yeniden kurmalıdır , mümkünse kendini biraz olsun kayırmalıdır . Yaşanılan sıkıntılar , sistem gibi hayat içinde kontrol edemeyeceğimiz unsurlara yüklenmemelidir . Sistem böyle , ne yapayım ! demek yerine bireysel çözümlere odaklanılmalıdır . İş ortamındaki iletişimin arttırılmasına ve zenginleştirilmesine özen gösterilmelidir . İş ortamındaki paylaşımlar arttıkça , zor zamanlara karşı insanlar daha dayanıklı hale gelebilirler . Bu nedenle iş ortamında , kişiler arası paylaşımların arttırılması tükenmişlik sendromunun azaltılmasına yardımcı olacaktır . Tükenmişlik sendromu yaşayan pek çok insan , Freud’un da terapiye gelen hastalarını kastederek söylediği üzere , psikolojik destek almayı mütemadiyen reddetmektedirler . Bu konuda kişilerin de yardım almaya istekli olması , çözümü de hızlandıracaktır .
“ Türk gibi başlayıp , Alman gibi bitirmek ! ” diye bir tabir kullanılır iş hayatında . Türkler bir işe başlarken oldukça yüksek motivasyona ve heyecana sahip oldukları , ancak işi devam ettirme konusunda çok istikrarlı olamadıkları söylenir . Almanlar ise başlarken bizim kadar heyecanlı olmasalar da , o işi tamamlama konusunda oldukça başarılıdırlar . Dolayısıyla Meryem Uzerli’yide , bünyesinde Alman ve Türk motiflerini birlikte taşıyan bir insan olarak anlamamız gerektiğini düşünüyorum . Meryem Uzerli’nin , büyük bir heyecanla başlanan projede sonu getirememiş olması , ayağının tükenmişlik sendromuna takılması aslında anlaşılmayacak şeyler değil ve bir başarısızlık ya da bir kapris olarak da düşünülmemelidir . Tükenmişlik sendromu , ülke olarak , toplumsal popülasyonda çok sık görülmesine rağmen belki de bizler fazla kanıksamış durumdayız bu sendromu . İsmi , teşhisi konulmayınca , sıkıntılarımızı , kendi içimizde yaşamaya meyilliyiz toplum olarak . Söylersem ayıp mı olur , yadırgarlar mı gibi acabalar , şüpheler içinde , kolumuzu kırsak da yenini içimizde tutmaya alışkınız . Ancak ne zamanki birileri o sıkıntıyı dillendirir , isimlendirirse işte o zaman “ ben de zaten burn out oldum ” cümleleri duyulmaya başlanır . Böyle bir durum fark edildiğinde tek başına yapılan mücadelelerden ziyade , ortak paylaşımlar çok daha iyi ve kalıcı çözümler sunmaktadır.
Tükenmişlik , herkesin kendi hayatını , işini ve insanları ne kadar taşıyabileceği ile ilgilidir . Bilmek lazım olur ki , hayatta yapılacak en iyi yatırım insana ve insan ruhuna yapılan yatırımdır . Tükenmeden ve tüketmeden bugünü yarınlara huzurla taşımak ümidiyle …
Selam ve dua ile
Yorumlar