Tuvalden Kaleme Namaz Hikâyeleri

Tuvalden Kaleme Namaz Hikâyeleri

Nesil Yayınlarından çıkan “Tablolarla Namaz Hikâyesi” isimli kitapta, birbirinden ilginç 33 resmin hikâyesi Nesrin Çaylı’nın kaleminden anlatılmış. Eser karada, denizde, havada hatta uzayda bile namaz kılmanın zor olmadığına dikkat çekiyor.

Önemli bir randevuya yetişmek için gösterdiğimiz hassasiyet takdire şayan! Peki, Rabb’imizle randevumuz olan namaz ibadetine hassasiyetimiz? Her durum ve şartta aynı titizliği gösteremiyoruz maalesef. Oysa tüm ibadetlerle olduğu gibi namazla da daha fazla hemhal olmamız gereken bir dönem olan üç aylara girdik. O zaman namaz farkındalığımıza vesile olacak bir kitaptan bahsedelim: “Tablolarla Namaz Hikâyeleri”… Kitapta Nesrin Çaylı’nın kaleminden çıkan 33 namaz hikâyesi var. Neredeyse hepsi gerçek olaylardan esinlenerek aktarılmış. Yazar, kâh Abbad bin Bişr, Urve bin Zübeyr, Beyazıd-ı Bistami gibi zatların ibret kıssası olarak günümüze kadar taşınan hikâyelerini kendi üslubuyla anlatmış kâh günümüzde yaşanmış olayları hikâyeye dönüştürmüş.

“Namaza sığınmayı, sonra kulluğu öğrendim”

Kitap, iki yıl önce Çemberlitaş’taki Birlik Vakfı’nda açılan Namaz Resimleri Sergisi’yle ortak bir çalışma. Hikâyelerin hepsi sergilenen namaz resimlerine uygun yazılmış. Aslında çalışma, önce sergi olarak projelendirilmiş, ressam Arif Ergun’a teklif götürülmüş. Arif Bey’in çalışmaları devam ederken Namaz Gönüllüleri Platformu Sözcüsü İlahiyatçı-Yazar Cemil Tokpınar’a gelen bir e-mail projenin seyrini değiştirmiş. İleti, Namaz Gönüllüleri Platformu’nu yakından takip eden Nesrin Çaylı’ya ait. Amacı, platformu etkinliklerinden ötürü tebrik etmektir. Ancak Nesrin Çaylı’nın naif üslubu farklı fikirlerin uyanmasına vesile olur. Onun ressamlık, öykü yazarlığı ve şair yönünü fark eden Cemil Tokpınar, ondan resimlerin hikâyelerini yazmasını rica eder. Aslında bu teklif Nesrin Çaylı için de çok önemlidir. Çünkü dokuz yaşından beri namaz kılmasına rağmen otuz yaşından sonra yaşadığı bir olay sonrası namazı daha farklı idrak etmeye başlar Nesrin Hanım. “Namaza sığınmayı, sonra kulluğumu öğrendim. Namaz kulluğun en güzel izahı.” sözleriyle anlatıyor yaşadıklarını. Yaşadıklarından sonra hedefi namazı “gurme tadında” hissetmektir. Çevresine de elinden geldiğince bu konuda yardımcı olur. Turlar düzenler, öğrencilerini, arkadaşlarını çeşitli camilere sabah namazına götürür. Bu anlamda kitabın kahramanı, müstefidi, okurunun kendisi olduğunu söylüyor ve “Kendi fenomenimi yazdım aslında.” diyor.

Daha fazla kişiye ulaşması bakımından önemli

Arif Ergun (Ressam): Böyle bir sergi gerçekleştirmekteki amacımız, zor şartlarda namaz terk edilmemeli mesajını vermekti. Mesela uzayda namaz hayali değil. Bundan sonra, insanın hayatında bunlar olacak. Biz sergiyle amacımıza ulaştığımıza inanıyoruz. Sergiden sonra namaza başlayanlar bile oldu. Ancak sergiyi gezenler, “Keşke bir kitap, ya da broşür gibi şey de olsaydı!” demişti. Eserlerin daha fazla kişiye ulaşması bakımından çok önemli kitaplaştırılması. Nesrin Hanım’ın hikâyeleri de çok akıcı ve etkileyici. Kitap haline getirilip geniş kitlelere yayılması çok önemli.

İlk resimde çocukluğuma döndüm

“İlk hikâyede kendi yaşadıklarımdan, o resme bakınca hissettiklerimden yola çıktım. Bir kere hamd etmem gerektiğini anladım o resme bakınca. Çünkü çocukken namazı öğrenmemiş ya da hiç kılmıyor olabilirdim. O tuvalde hakikaten kendi babamı ve kardeşlerimi gördüm. Ailede namazın ikamesi çok önemli. Bir de özlem duydum. Sobalıydı evlerimiz, soğukta abdest alıp o namaza durmak… O dönemlere dönüp düşünmek hem zor geliyor hem de bir farkındalık oluşturuyor. Ne kadar zengin olduğunuzu hissettiriyor. O duygularla kaleme aldım.”

Kâinata meydan okuyan adam

“Tarihçe-i Hayat’ı defalarca okudum. Said-i Nursi’nin sözüyle tavrını örtüştürmesi, beni her zaman çok etkiledi. Resmedildiğinde bir gerçeği daha anlıyorsunuz. Resmin gücüdür bu. Burada, hakikati elde eden adam kâinata meydan okuyor işte. Tablo size bunu haykırıyor. Bu anlamda bazı resimlerin tablolaştırılması da önemli.”

Yağmurda ilk namaz

“Yağmurda namaz, güzel sanatlara hazırlanan bir öğrencimin hikâyesi. Ekonomik geliri iyi, istediği her şeye sahip. Ama yüzünde hep bir hüzün olan… Sonra öğrendim ki ailesi namazlı gençlerle arkadaş olmasını istemiyormuş. Eğlence merkezlerine gitmesi ve kız arkadaşlar edinmesi için cebine para konuyormuş. Ama o böyle yaşamak istemiyordu. Bir Abant seyahatine çıkacağında “Secde eden çiçekleri ve hayatın kokusunu, müjdesini getir bana!” dedim. Tabii anlamadı, gitti öyle. Heyecanla döndü. Bir fanusun içinde nilüfer çiçekleri getirdi bana. Yağmurlu bir gecede namaza başlamıştı.”

Kaynak: Zaman

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir