Yağmurlu havaların kapımızı çalmasıyla birlikte gardırobumuzun değişmeyen klasiklerinden olan trençkotlar ortaya çıkmaya başladı. Peki severek giydiğimiz trençkot nedir? Nasıl giyilir? İlk ne zaman ortaya çıktı? Ne iken ne oldu? İşte trençkotun zamanda yolculuğu…

Trençkot deyince hepimizin aklına bir tek marka gelir. Evet, Burberry. İngiliz asıllı Thomas Burberry 1856’da küçük bir kasaba olan Hampshire’da ilk koleksiyonunu satmaya başladı. Müşterilerinin çoğu çiftçilerdi. Çift taraflı kullanılabilen kabanlar hazırlayan Thomas Burberry’den çiftçiler su geçirmez kaban talebinde bulunuyorlardı.

O da su geçirmeyecek şekilde dokunmuş, adını İspanyolca’da ‘vücuda yapışan’ anlamına gelen gabardinadan alan bugün hepimizin bildiği gabardin kumaştan yeni giysiler üretmeye başladı. 1879’da su geçirmez gabardinin patentini aldı. Bunları ilk giyenler ise şimdikinin aksine kasaba halkı oldu.

Aldığı yoğun taleple birlikte 1981’de Londra’da ilk mağazasını açan Thomas Burberry burada giysi üretimine devam etti.

I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Ordusu Thomas Burberry’den subayların giydiği ağır ve kullanışsız parkalar yerine rahat, hafif, soğuktan korunmak için uzun bir dış giysi üretmesini istedi.

Bu istek üzerine işe koyulan Thomas, gabardin kumaştan, yağmuru ve soğuğu geçirmeyen aynı zamanda hava alan ve terletmeyen, 10 düğmeli, rahat ve hafif dış giysi yaptı.

İngilizce’de siper anlamına gelen trench ile ceket ya da palto anlamına gelen coat kelimelerini birleştirerek bu dış giysisine “trench-coat” adını verdiler. Nitekim savaş bitti, askerler evlerine döndü dönmesine ama trençkot o kadar rahat ve kullanışlı bir parçaydı ki günlük hayatlarında da giymeye devam ettiler.

O günden beri 4 kıta üzerine trençkotun ünü yayıldı ve giyilmeye başlandı. 1950’lerin en popüler kıyafeti olarak gardıroplarda yerini aldı. Trençkot modası hızla yayılıyordu.

İyice popülerleşmesinde Humprey Bogart’ın Casablanca filminde, Audrey Hepburn’un ‘Tiffany’de Kahvaltı’ filminde giydiği trençkotların da rolü büyük oldu. Ve de tabii Fransız sinemasının ünlü oyuncuları Catherine Deneuve ile Alain Delon’u da unutmamak gerekir.

Hikayesini öğrendik peki nasıl giymeliyiz?

Daha doğrusu ne ile giyersek hangi tarza bürünmüş oluruz? Giydiğinizde size çabasız şıklığı vaat eden ve tarzınıza tarz, endamınıza endam katan bu eşsiz parçayı gündüzden geceye, balodan beş çayına kadar her yerde giyebilirsiniz. Hangi bedende olursanız olun, trençkot size yakışacaktır. Çünkü trençkot herkese yakışır.

“Ben dışarı çıkarken çok fazla vakit harcayamam.” diyorsanız en sevdiğiniz jean pantolonunuzun üstüne bir gömlek ve trençkot ile casual tarzı yakalayabilirsiniz. Parizyen bir şıklık seviyorsanız enine çizgili olan ince triko kazak ya da t-shirt dediğimiz breton bluzlar ile de kombinleyebilirsiniz. Bu ikili oldukça şatafattan uzak, kaliteli bir şıklık oluşturacaktır. Zaten parizyenlik de bu değil midir?

“Ben elbiseden başka bir şey giymem” diyenlerdenseniz trençkotunuzun boyunda hatta bir kaç cm daha kısa olan elbiselerle birlikte giymelisiniz. İsterseniz trençkotunuza elbise muamelesi de yapabilirsiniz. Bunun için bütün düğmeleri ilikleyin ve kemerleri sıkın.

“Kahverengi ve yeşilin her tonuna aşığım.” diyorsanız kahverenginin tonlarıyla kombininizde ton sür ton oluşturabilirsiniz. Etnik parçaları bir arada kullanabilirsiniz. Haki yeşili bir trençkot satın alabilir, sezonun trendlerinden olan militer yeşiline ayak uydurabilirsiniz. Geçtiğimiz hafta bu trendi yazmıştım, okumadıysanız “Her Dönem Zamansız Militer Yeşil” tıklayabilirsiniz.

“Ben sadece geçiş mevsimlerinde giymek istemiyorum.” ya da “Ben sürekli üşüyen biriyim” diyorsanız kat kat giymekten hiç çekinmeyin. Trençkotunuzu kalın hırkanızın/kazağınızın üstüne, deri ceketinizin üstüne giyerek kış sezonunda da rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Son birkaç sezondur renkli/desenli astar akımı devam ediyor. Eğer trençkotunuzun astarı bu denli farklı ve eğlenceli ise kollarınızı kıvırabilir, astarı gösterebilirsiniz. İsterseniz yine başka bir akım olan ‘ceket omuza’ trendini trençkotunuza da uyarlayabilirsiniz. Burada da önemli olan nokta şu; eğer ayakkabınız oxford ya da makosen tarzında ise yani maskülen ise birazcık ağır abla imajına bürünebilirsiniz. Topuklu ayakkabılarınız var ise oldukça feminen bir görüntü oluşturacaksınız.

Peki trençkot alırken nelere dikkat edeceksiniz?

• Öncelikle kaliteye yatırım yapmanızı kesinlikle tavsiye ediyorum. Markası ne olursa olsun, kumaşı, dikişi, ipliği, duruşu, astarı ve hatta düğmeleri bir trençkotu kaliteli yapan unsurlardır. Pahalı olması gözünüzü korkutmasın, giyeceğiniz senelere bölünce diğerlerine oranla daha kârda olacağınızı göreceksiniz.

• Mutlaka deneyerek satın alın. Denerken, üzerinizde kalın bir şey yoksa dükkandaki bir ceketi ya da kazağı giyip üzerine trençkotu deneyin. Böylece omuzların nasıl duracağından emin olursunuz.

• Su geçirgenliğinin olup olmadığını kontrol edin.

• Üzerinize tam oturuyorsa kemeri sımsıkı bağlamayın. Düğmeler kapalıyken arkada bağlayın, açıkken iki yana salık bırakın.

Trençkotu 16 yaşındaki gençler de 50 yaşındaki iş adamları da giyiyor. Giymeye de devam edecek. Yeni sezonda Kayra, Burberry, Zara, Armine, Stradivarius, H&M ve Beymen mağazalarında kendinize uygun bir trençkot mutlaka bulacaksınız.

Biz trençkotu İngilizler icat etti dedik ama Fransızlar için işin aslı öyle değil. Onlar da kendilerinin bulduğunu hatta adının da Frenchcoat olduğunu iddia ediyorlar. Bizim baklava misali… Tabii baklava bizim, orası ayrı.

Hazırlayan: Munise Boz