Güzel şeyler çabuk geçer. Güzel günler gibi, güzel insanlar gibi, güzel anlar gibi. Ramazan gibi….
Belki de insanın güzel şeylerin kıymetini bilmesi içindir güzel şeylerin çabuk geçmesi. Tadını çıkaracak, kıymetini bilecek, hakkını verecek daha çok şey yapmamız için bir teşviktir belki de bilmiyorum. Bildiğim bir ramazan ayının daha son günlerine geldik.
Yaralıydık, mahzunduk bu Ramazan. İnanmakta hala zorluk çekiyor insan yanımız ama yanı başımızda bir vahşet yaşanıyor. Filistin’de kardeşlerimizin evlerine ateş düştü. Öldüler, dağıldılar, parçalandılar… İnsan yanımız üzgün, çaresiz belki de. Peki, ya Müslüman yanımız? Şahsen benim ki utanç içinde. Kendimi hiç bu kadar “hiç” hissetmemiştim. Elinden bir şey gelememenin utancı, yıllarca defalarca aynı şeyin yaşanmasına rağmen her defasında aynı gaflete düşmemiz ve unutmamız. Müslümanlık ve kardeşlik bilincimizin olmayışını her seferinde acı acı tecrübe edişimiz. Ve sonra yine eski mutlu günlere (!) geri dönmemiz. Tüm bunların utancı içindeyim.
İstiyorum Rabb’imden; bu ramazan geçip giderken bizden bu utancımızı silsin. Düştüğümüz gafletten uyanıp yeniden dirilmeyi nasip etsin. Şimdi acıyla yanan kalbimizden geçirdiğimiz güzel dileklerimizi, kararlarımızı uygulamada sebat etmeyi nasip etsin.
Peygamber Efendimiz (sav) hadis-i şerifinde “bir gün gelecek ağaç bile arkamda Yahudi saklanıyor diye haber verecek” buyuruyor. Bunu kıyamet alametleri ile ilgili hadislerinde buluyoruz. Müslümanların Yahudilerin zulmüne galip geleceğini müjdelediği bir hadisinde. Bununla dalga geçen, ağaçların konuşmasını bekleyedurun diyerek bu zulmün hiç bitmeyeceğini ima edenler var. Bizim güzel bir dinimiz var. Güzel bir peygamberimiz var. O (sav) diyorsa muhakkak ki doğrudur. O halde bir Müslüman’a yakışacağı seviyede ilim ve feraset sahibi olalım. Bugünün teknolojisi İsrail’in her zulmünden haberdar ediyor bizi. Bir ağacın arkası kadar gizli saklı bir zulüm kalmadı. İşaret edilen bence budur. Özellikle bu son imtihanda sosyal medya aracılığıyla her görüntü, her saldırı anında ulaştı bizlere de. Şimdi, o güzel Peygamber’in (sav) bu kadar haklı olduğu bir zamanda güzel bir ümmet olmak yakışmaz mı bize? Müslüman kardeşlerimize yapılan bu zulme dur diyecek ümmetten olmak, yakışmaz mı?
Bir Müslüman’ın Başına Gelebilecek En Büyük Felaket, Cehalettir
Bu yazı herkesten çok kendimedir. Sosyal medyada bu sefer bu işe gerçekten mesaisini harcayan ve insanları dolduruşa, gaza getirmeden gerçekçi ve güçlü boykot listeleri hazırlayan insanlar var. Filistin’in derdiyle dertlenen ve ümmet, insanlar bunu anlayıncaya kadar bu meseleyi onlara anlatmaya gönül vermiş insanlar var, kurumlar var. onları takip edip, öğrendiklerimizi paylaşalım. Bir Müslüman’ın başına gelebilecek en büyük felaket cehalettir. Körü körüne, kulaktan dolma çoğu yalan bilgilerle haklıyken haksız konuma çok düştük. Filistin neden önemli? Mescid-i Aksa neden önemli? Arz-ı Mevud meselesi nedir? Siyonist ve Yahudi arasındaki farklar nelerdir? Bu meselenin geçmişi nedir, geleceği nedir? Ve tekrar tekrar benim üzerime düşen vazife nedir? Ben ne yapabilirim? Elimdeki malzemelerle ortaya en iyi ne çıkarabilirim? Cevaplarını öğrenmemiz gereken bu sorular kaldı bu ramazan elimizde. Bir şeyi neden yaptığını bilirsen o işte muvaffak olursun. Çünkü neden yaptığını bilirsen inanırsın yaptığın şeye.
İslam Coğrafyası Bir İnsan Bedeni Olsaydı!
Günlerdir sosyal medyada parçalanmış ceset fotoğrafları dolaşıyor. Eğer İslam coğrafyası bir insan bedeni olsaydı ve biz bu anki halini görebilseydik o cesetlerden daha parçalanmış olduğumuzu görürdük. Filistin’de ölen insanların Allah’ın katında şehit, kayıplarının kefaret olduğunu biliyoruz. Bizim parçalanan imanımız, gaflete dalmış kulluğumuz, ölmüş bilincimizin kefareti daha zor ve ağır olmadan bu geçirdiğimiz Ramazan ayını da vesile kılarak imanımızın tazelenmesini ve kuvvetlenmesini niyaz ediyorum Rabb’imden. Çünkü iman kazanılan ve sahip olunanların arasında en değerli hazinedir.
Yorumlar