Son yılların ana baba tarzları, geçmiş zamanlara oranlara oldukça esnek ve aşırı koruyucu bir tablo çiziyor. Helikopter ana-babalardan sonra karşımıza çıkan yeni ana-baba modeli ise “kar küreyici” ana-babalar. Peki ana-babaların, çocuğun yaşam yolu üzerindeki tüm engelleri ve badireleri pürüzsüzce ortadan kaldırması iyi bir şey mi?
Neden Aşırı Koruyucuyuz?
Tüm dünyada modern anne ve babaların genel ebeveyn tutumu; esnek, aşırı koruyucu ve izin verici bir tablo ortaya koyuyor. Geçmişin sert, otoriter ve kuralcı ana-babaları nasıl oldu da böyle lokum gibi yumuşacık oldular, elbette bunun da tarihsel sebepleri var.
Vicdan: Pek çok anne ve baba, yoğun iş yaşamları nedeniyle çocuklarına yeteri kadar zaman ayıramamanın sıkıntısı içinde. Hal böyleyken, kalbine baskı yapan bu duyguyu ortadan kaldırmak için çocuğun her isteğine “tamam” diyen, her zorlukta onun yanı başında beliren “kar küreyici” tadında bir ana-baba modeli ortaya çıktı. Anne ve babalar, çocukların hayatlarını ne kadar kolaylaştırırlarsa o kadar iyi ebeveyn olduklarına kendilerini vicdanen inandırdılar. Bu nedenle de çocuklarına daha konforlu bir yaşam sunma dürtüsü baskın geldi.
Demokratik Olayım Derken: Bazı ana-babalar ise demokratik ebeveyn tutumunu karıştırdıkları için bu hataya düştüler. Demokratik ana-baba tutumu, kuralların olduğu, sınırların olduğu fakat kuralların çocukların birlikte konulduğu, paylaşımcı ebeveyn tutumudur. Bazı anne ve babalar demokratik olayım derken, kuralları topyekun ortadan kaldırdılar. Daha doğrusu kuralsızlığı, demokratik ana-baba olmak sandılar. İşte bu noktada hata yaptılar.
Aşırı Kaygı: Bazı ebeveynler, çocukları olduktan sonra aşırı kaygı yaşadıkları için, çocuklarını okula kadar götüren, okulun kapısında bekleyen, okuldan çıktığında onu eve getiren, çocuğun yapması gereken ödevleri ve davranışları kendisi yapan bir ana-baba tutumu ortaya koydular. Bu elbette çocuğa bir iyilik değil.
Çekirdek Aile: Eski geniş aile yapılarında dayanışma ve iş bölümü oldukça fazlaydı. Ancak çekirdek ailelerde dayanışma, iş bölümü, yardımlaşma çok daha az olduğu için aileler artık çocukları konusunda kimseden çok destek göremiyor. Bu durum ailelerin tüm enerjisini çocuğun üzerine yoğunlaştırmasına neden oluyor. Böylece aşırı koruyucu bir model ortaya çıkıyor.
Çocuğumuz İçin En İyisini İstiyoruz: Elbette her aile çocuğu için en iyisini, en güzelini ister. Fakat çocuğunuza en iyiyi, en mükemmeli sunarken çocuğunuz ne yapacak. Ona sorunsuz bir hayat vaadi siz sunabilirsiniz, sizin güvenli kollarınızda yaşama karşı gardını alabilir fakat ya siz olmayınca? Ya sizin güvenlik üssünüzden çıkıp, gerçek hayatın içine karıştıktan sonra ne olacak? Onu her zaman ve daima; herkesten ve her şeyden sonsuza dek koruyabilir misiniz? Çocuğunuz için oluşturduğunuz yapay ve sanal dünya, hiçbir zaman gerçek yaşamın simülasyonu olmayacak. Yapmanız gereken, ona güvenli ortamlar yaratın, onu takip edin ama o güvenli ortamlarda bırakın kendi yazsın yaşam hikayesini.
Ben Yaşamadım Çocuğum Yaşasın: Bazı ebeveynler ise geçmişte kendisinin yaşadığı maddi veya manevi zorlukları çocuklarının yaşamaması için daha esnek ve daha problem çözücü, daha koruyucu bir ebeveyn tablosu ortaya koyuyorlar. Bu psikoloji ile çocuklarının problemler üzerne düşünmesine imkan vermeden, kendileri onlar yerine bütün problemleri çözüyorlar. Peki ya çocuğa çözülecek bir problem bırakıyorlar mı ? Hayır.
Yolu Üzerindeki Taşları Bırakın Çocuğunuz Kaldırsın, Siz Değil!
Problem çözen bir zeka, bizi yaşamda daha güçlü kılar. Problemlerimiz bizim adımıza başkaları tarafından çözülüyor ise bu durum bizi yaşam karşısında daha zayıf kılar. Ünlü gelişim kuramcısı Jean Piaget, zekanın bir problem çözme yeteneği olduğunu, kişinin problem durumlarıyla karşılaştıkça zekasını parlattığını anlatır. Bu durumda hiç problemle karşılaşmayan bir kişi, hayata karşı nasıl bir strateji geliştirsin? Sürekli çocuğu yerine karar veren, çocuğun yolu üzerindeki tüm taşları kaldıran, çocuğun hiç problemli bir durumla karşılaşmasına izin vermeyen bir ana-baba çocuğuna iyilik mi etmektedir? Her ihtiyacının her durumda karşılandığını veya karşılanacağını bilen bir çocuk neden yaşama tutunmak için mücadele etsin ki?
Ana-babalar, çok iyi niyetlerle ortaya koydukları bu tavrın, gelecekte bağımlı, hayat karşısında güçlü bir duruşa sahip olamayan, ilk fırtınada yerle yeksan olan, tek bozgunla yıkılan bir çocuğa dönüşeceğini bilseler acaba hala böyle bir tutum sergilemeye devam ederler mi ? Sanmıyorum. Fakat değişmek ve dönüşmek gerekiyor. Ana babalara şunu anlatmalıyız avaz avaz hem de: “Bu kadar koruyucu olmanız çocuğunuza en büyük zarar!”
Peki Ne Yapalım?
- Basit bir oyundan tutun da karmaşık ödevlere kadar bırakın ilk önce çocuğunuz kendi gayretiyle konuyu çözmeye çalışsın.
- Siz bir “kar küreyici” değilsiniz. Bırakın yolu üstündeki engelleri, çakıl taşlarını, dikenleri kendi elleriyle ve kendi emeğiyle ortadan kaldırsın.
- Çocuğunuzun, kendi problemlerine kendisinin çözmesine izin verin ki, kendini güçlü, değerli ve işe yara hissetsin.
- Çocuğunuz adına karar vermeyin, çocuğun adına düşünmeyin. Yaşamıyla ilgili ona da düşünecek bir alan bırakın.
- Çocuğunuzu yaşama karşı savunmasız bırakmamak için, belli problem durumlarıyla mücadele etmesini sağlayın.
- Çocuğunuz için güvenli ortamlar oluşturun. Bu güvenli ortamlarda kendini bulmasını, problem durumlarıyla mücadele etmesini sağlayın.
- Çocukların kendi başlarına yapabilecekleri işleri, onların yerine yapmayın.
- Çocuklarınıza zor işler yaptırarak onların zihinsel aktivitelerini destekleyin.
- Teknoloji kullanımını sınırlandırın.
- Uyku ve yemeklerine özen göstermelerini sağlayın.
Bakınız dikkat edin, bunları yaparsanız şımarık bir çocuğunuz olur demiyorum. Asıl kaygı duymamız gereken şey, hayattaki en basit problemlerini bile çözemeyen; zihnine, aklına güvenemeyen, çözüm yollarından emin olamayan bir kuşağın toplumda yer ediniyor olması.
Pek çok çocuk hayatında hiç yemek yapmamış, temizlik yapmamış, kıyafetini dikmemiş, ütüye dokunmamış, hayatında hiç odun kesmemiş, soba yakmamış, sofra kurmamış, sofrada çatalın bıçağın yerini hesaplamamış, resimlerini annesi yapmış, performans ödevini babası yapmış, arkadaşıyla kavga ettiğinde annesi okula gidip çocuk yerine bu olayı halletmiş ve çocuk steril bir ortamda öylece büyümüş.
Yapılan çalışmalara göre, son kuşak gençlerin büyük çoğunluğu lise dönemindeyken ciddi bir psikolojik atak yaşıyor. Hayata karşı nasıl ayakta duracağı konusunda bocalıyor. Madde bağımlılığı ve intihara yöneliyor. Yani bu durum en çok çocuklara zarar veriyor. Bunu onlara yapmayın.
Güçlü, kararlı ve başkalarına bağımlı bir çocuk yetiştirmek istemiyorsanız çocuğunuzun problem durumlarıyla savaşmasına izin verin. Bunu yapın ki, sizden sonra hayatını başkalarının hayatına ipotek ettirmeden, sağlıklı bir zihin, sağlıklı bir kalp ile hayata bakabilsin.
Yorumlar