Yeryüzüne Kul Olma Sakın!

Yeryüzüne Kul Olma Sakın!

Yeryüzüne Kul Olma Sakın

Sonbaharın sessiz, sakin ve serin bir akşamındayız. Kah gökyüzüne bakıyor gözlerimiz kah bir yeşilliğe. Belki de bir denize, elimizdeki çay ile ısınmaya çalışırken.

Sonbaharın bu müstesna zamanlarına denk gelen bu yazıda “bizi” anlatacağım. İnsanları. Yeryüzünün kullarını.

Yeryüzü: Allah’ın Kusursuz Tasarımı

Biraz eskilere gidelim mi? Adem ile Havva’nın cennetten çıkıp, yeryüzüne ilk adım attığı o günlere. Etrafınıza bir bakın. Dünyanın, henüz daha ayak basılmamış o ilk hallerine. Düşünsenize beton, çimento gibi kavramlar yok. Hatta beton binalar dahi yok. Savaşlar yok. Yemyeşil ormanlar var ve masmavi denizler. Gökyüzü pırıl pırıl. Muazzam bir dünya karşımızda.

Bu kadar geriye gitmek kafiyse eğer şimdi bugüne gelelim. Yıl 2015. Etrafınıza bir bakın. Ne görüyorsunuz? Gördüğümüz şeyin özeti; histerik bir gezegen ve pek çoğu histerik insanlar. Allah’ın kusursuz ve en estetik haliyle yarattığı yeryüzü bugün sanki devasa bir enkaz. Beton, beton, beton. Gökdelenler, apartmanlar, alışveriş merkezleri. Arada birkaç yeşillik. Bir parça deniz. Puslu bir gökyüzü.

Düşünüyorum da, bunun hesabını nasıl vereceğiz bilmiyorum. Dünya denilen nimeti, hatta emaneti hunharca katleden insan, Yaradanın huzuruna çıktığında bunu neyle açıklayacak? Hala da yok etmeye devam ediyoruz. Kimi beton yığınlarıyla yok ediyor dünyayı kimi savaşlarla kimi egzoz dumanıyla kimi çöplerle kimileri de kötülükle. Öyle ya da böyle, Allah’ın bize sunduğu gül bahçesini tarumar ettik. Sonra da dedik ki: “Bu dünyada adalet yok.”, “Ne biçim dünya bu.”

Önce bütün kainatta, en azından yaşamın var olduğunu bildiğimiz tek gezegeni mahvettik, sonra da bütün kabahati dünyaya yükledik. Şimdiyse Mars’ta su bulduk diye seviniyoruz. Dokunduğu her şeyi mundar eden yaratıklar gibiyiz ve insan dışında hiçbir tür böylesine yıkıcı değil…

Yeryüzüne Kul Olma Sakın

Yeryüzü Kullarının İcatları

Allah, rahmeti ve kudretiyle muazzam bir gezegen yaratmış, bu gezegeni sayısız nimetle donatmış, bu nimetleri herkese bahşetmiş ve yeryüzünü insana geçici yurt kılmıştır. Bu geçici yurtta zenginlik, fakirlik yoktur. Çünkü nimetler herkesindir. Ancak insan, kendi nefsine hakim olamamış, ne yapmış ne etmiş bu muazzam lütfu kendi çıkarları için kullanmış. Çünkü nimetler herkesin olamazmış. Denizlerdeki balıklar, ağaçlardaki yemişler, parsel parsel topraklar hepsi onun olmalıymış.

Hikayenin bundan sonraki kısmını biliyorsunuz. Allah’ın kullarına verdiği nimeti, yeryüzü kulu haline gelen insanlar, diğer insanlardan esirger olmuş. Bugün dünyanın kaynaklarını sınırsızca kullanan ve gücü elinde bulunduran %20’lik bir zengin nüfusa karşılık; dünyanın geri kalan %80’lik nüfusu kaynakların tamamına ulaşamıyor.

Aç uyuyan insanların olduğu bir gezegende, birileri nimetleri hunharca israf ediyor. Aklın alması, vicdanın kabul etmesi mümkün değil. Pek çoğumuz ayakkabılarımızın kaç çift olduğunu bile hatırlayamazken; kıyafetlerimiz dolaptan taşarken; birilerinin yeryüzünde ayakkabısız, esvabsız yaşadığını düşünmek fazlasıyla korkunç değil mi?

Senede bir kere boğazından et geçen geçmeyen çocukların olduğu bir gezegende, sofraya konulan yemeği beğenmemek ne haddimize.

Rahmeti sonsuz olan yüce Allah, tüm kullarını zengin yaratmıştır. Tüm bunlarsa yeryüzü kullarının icatları. Fakirlik de öyle, zenginlik de. Paradoksa bakın ki, Allah’ın kullarına verdiği sonsuz nimetleri, kullar Allah’ın yarattıklarından, yani kullarından esirgiyor.

Yeryüzüne Kul Olma Sakın

Dünya Adil Bir Yer; Adil Olmayansa İnsanlar!

Kainata bir göz gezdirin, her şey tam ölçüsündedir. Dünya, Güneş’e tam kararında mesafededir. Gece gündüzü mütemadiyen takip eder. Her şey ölçülüdür ve ihtiyaç dahilindedir. Hayvanlar dahi ihtiyaçtan fazlasını talep etmezler tabiattan. Mesela sırf keyif için bir aslan, bir ceylan yavrusunu avlamaz. Çünkü doğanın kendine has bir düzeni ve adalet anlayışı vardır.

İnsan ise adaleti yücelttiğinden daha fazla olarak, adaletsizliği yüceltir. Bugün yeryüzünde yaşayan insanların hemen hepsi için dünya, çok adaletsiz bir yerdir. Halbuki bu canavarı da biz kendi ellerimizle icat ettik. Sözde ‘megalo idealarımız’ uğruna, hırs uğruna, statü uğruna, güç ve para uğruna her şeyi mubah sayan yine biz insanlar değil miyiz?

Yeryüzüne Kul Olma Sakın

İcat Çıkarma Başıma!

Şimdi durup bir nefes alalım. Dünya kurulduğundan beri, bu gezegeni nasıl yaşanmaz bir yer haline getirdiğimizi gördük. İnsandan başka hiçbir tür dünyaya bu kadar zarar da vermemiştir. Bunu da anladık. Peki şimdi sırada ne var? Toplanın gidiyoruz insan familyasından…

Biz tehlikeli bir türüz, kabul edelim. Kendi türümüze has icatlarla, yeryüzünü nasıl yangın yerine çevirdiysek her şeyi yeniden düzeltmeyi de başarabiliriz diye düşünüyorum. Tasavvuf ehlinin söylediği gibi, şu ‘ben’lerimizden kurtulup, yeryüzünü babamızın malı gibi düşünmekten vazgeçersek ve en önemlisi yarın Allah’ın huzuruna çıktığımızda da bu işin bir hesabı olduğunu idrak edersek biraz daha kolay olacak işimiz. Yeryüzünün en şerefli türü olarak yaratılan insanın, kendisine verilen emaneti, hırslarıyla mahvetmesi de büyük ironi.

Teknoloji, savaşlar, çevre kirliliği, açlık, yoksulluk, adaletsizlik… Bunların hepsini icat eden insan türünden artık yeni bir icat beklemiyoruz. Lütfen artık “eşref-i mahlukat” olduğumuza tüm yeryüzünü ikna edecek iyi şeyler peşinde koşalım. Bencil olmayalım. Yeryüzü hepimizin ve aslında hiçbirimizin. Emanete iyi bakalım.

Yeryüzüne Kul Olma Sakın

Kent

Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin.
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa.
Sanki bir hükümle yazgılanmış çabam,
Ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
Nereye çevirsem gözlerimi,
Nereye baksam burada,
Gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca.
Yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın.

Yeni ülkeler bulamayacaksın.
Bulamayacaksın yeni denizler.
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent.
Dolaşacaksın aynı sokaklarda.
Aynı mahallede yaşlanacaksın.
Burada, bu aynı evde ağaracak, aklaşacak saçların.
Hep aynı kente varacaksın.
Bir başka kent bekleme sakın.
Ne bir gemi var, ne de bir yol sana.
Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte,
Yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.

Yeryüzüne kul olmuş insanları, Kavafis’in “Kent” isimli şiiri güzel anlatır. Ancak biz insanlar, Mars’ta su da bulsak, Jüpiter’de ateş de yaksak bizim gezegenimiz Dünya. Bu değişmeyecek.

Hep aynı gezegene varacağız. Başka bir gezegen bekleme sakın.
Kulluk sadece Allah içindir. Yeryüzüne kul olma sakın.

Psikolojik Danışmanlık & Aile Danışmanlığı üzerine ayrıntılı bilgi almak için:
Telefon: 0 537 580 19 20
www.cozumpsikoloji.com

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir