Üç Ayların Rahmeti
Kameri takvime göre, peş peşe gelen ve Müslümanlarca mübarek sayılan Recep, Şaban ve Ramazan aylarına üç aylar denir.
Zaman bilmecesinin sırlarını aralamak isteyenler olmuş ama bu önemli mevzuda insanlar yakıştırmalardan öteye gidememişlerdir.
Başta kendimiz olmak üzere bütün çevremizde zaman hakikatini oluşturmak insani görevimizdir. Uzay, zaman, mekan üçlemi arasında salınan mü’min insanın vakite katacağı değerler olacaktır. Dinin meydana getirdiği değerler eğitimi hikmete kapı araladığından, zaman insanı kamil olmanın eşiğidir. Var olmanın boyutları her vakit düşünülmekle birlikte özel zaman aralığının meydana geldiği demlerde bereketin arttığı görülmektedir.
“İki şey vardır. İnsanların çoğu onun değerini bilmezler. Sıhhat ve boş vakit.”
Hadisi şerifinin mânâ zenginliğini hayat motifi olarak yüreğimize işlemeliyiz.
Zaman algılaması değişkendir!
Zaman yetmedi!
Sıkça duyduğumuz yada kendimize mazeret olarak sunduğumuz zamanın yetmeyişi hakkında düşündüğümüzde şu gerekçelerle karşılaşıyoruz: Ekonomik mecburiyetler, ruhi, zihni ve biyolojik ihtiyaçlarımız çok sayıda ve çeşitlilikte sorumluluklar almamıza yol açtı. Geçmişe nazaran, günümüzde münasebet kurduğumuz insanların ve eşyanın sayısında artış oldu. Ulaşım ve haberleşme kolaylıkları yeni zorluklar getirdi. İşte bu tesbitler arasında meydana getireceğimiz uyum, zamanın yetmediği şeklindeki şikayetlerimizi sonlandıracaktır.
Üç aylar denilen iklim zaman üzerinde farklı şekilde durmamız gerektiğini söyler. Zamanı alıp götüren davranışlarımız yok mu? Elbette var. Hedef ve önceliğin olmayışı, günlük planlamanın yapılmaması, bitirilmeyen işler, mükemmel olma arzularının meydana getirdiği titizlik, ayrıntılar üzerinde durup bütünden uzaklaşmak, yenilikler karşısında direnmek, alışılagelmiş yolla işleri yapma eğiliminde olmak, bazen “hayır” demesini bilmemek, herşeye “evet” demeyi tercih etmek, aşırı bilgi yada haberleşme yoğunluğunda kalmak gibi etkenler zamanı çalıp götürmekte, bizleri perişan etmektedir.
Yüce Mevla aylar arasında bazı tercihleri bizlere göstermekle hayatın dinamizmini artırmış, zaman israfını da ortadan kaldırmayı murat etmiştir.
Üç aylarda Kur’an vardır, doğal arzu ve isteklerin terbiye edilmesi, oradan da rahmete gark olmanın müjdeleriyle her dem diri ve itminan içinde olmanın erdemi vardır.
Nebiyyi zişan efendimiz şöyle buyurdu: “Kıyamet günü, insan beş şeyden hesap vermeden Allah’ın huzurundan ayrılmaz.
1. Ömrünü ne yaparak tükettiğinden,
2. Gençliğini ne işte harcadığından,
3. Malını nereden kazandığından,
4. Malını nerelere harcadığından,
5. Öğrendiği ile ne derece amel ettiğinden.”
Yazı: Ali Büyükçapar
Yorumlar